JAPONYA
Pasifik Okyanusunda dört büyük, beş yüz
orta büyüklükte ve üç bin küçük adadan meydana gelmiş bir devlet. Büyük
adaların adları Hokkaido, Honşu, Kiyudiyu ve Sihoku’dur. Japonya’nın
toplam uzunluğu 2400 km’dir.
Târihi
Japonya’nın ilk sâkinlerinin Doğu Asya ve
Güney Pasifik adalarından gelen göçmenler olduğu sanılmaktadır. Japon
halkının atalarının şimdi Yamato ırkı diye bilinen ve M.S. 3 ve 4.
asırda savaşçı kabîleler ve klanlar üzerine giderek üstünlük kuran aynı
ırka âit insanlar olduğu zannedilmektedir. Dördüncü yüzyılın sonunda
Japonya ve Kore Yarımadasındaki krallıklar arasında temas kurulmuştu. Bu
târihten sonra Japonya’da Çin’in kültür etkileri görüldü. Önce
Konfüçyüs dîni ve sonra Budizm, Hindistan, Çin, Kore yoluyla 538 yılında
buraya girmişti. Ülkenin ilk ve devamlı hükûmet merkezi 8. yüzyılın
başında Nara’da kuruldu. 710 ile 784 yılları arasında 74 sene bu
imparatorluk devâm etti. 794 yılında ise Kyoto’da yeni bir hükûmet
merkezi kuruldu. Burası bin yıl kadar imparatorun oturduğu yer olmuştur.
Başkentin Kyoto’ya taşınması, 1192 yılına kadar devam etmiş olan Heian
devrinin başlangıcı olmuştur. 1185 yılında Danoura Savaşında Minamotolar
rakip Taira Kralını yok ederek gâlip gelmişlerdir. Minemotoların
iktidârı ele geçirmesi, Shogun denilen askerî liderler idâresi altında
yedi asırlık bir feodal hâkimiyet devrinin başlangıcı olmuştur. 1192
yılında Minamotolar hükûmet merkezini Tokyo yakınındaki Kamakura’ya
kurdular. 1213 yılında iktidar Minamotolardan, 1333 yılına kadar askerî
yönetimi sürdüren Hogoların eline geçti. Bu dönemde Moğollar, 1274 ve
1281 yıllarında olmak üzere iki defâ Kuzey Kyushu’ya saldırdılar.
Her iki savaşta başarılı olamayan Moğollar, ayrıca meydana gelen
tayfunların tesiri ile Japonya’dan çekildiler.
1333 ile 1338 yılları arasında görülen
kısa süreli imparatorlukları, Ashikaga Takauji tarafından Kyoto’da
Muromachi’de kurulan yeni bir askerî yönetim tâkip etti. Bu kurulan
hükûmet 1338’den 1578’e kadar iki yüz yıldan fazla bir süre devâm
etmiştir. On altıncı yüzyılda Avrupalılar Japonya topraklarına ayak
bastılar. Bu arada misyonerler, Hıristiyanlığı burada yaymaya
çalıştılar. Bunun üzerine Japon liderleri Hıristiyanlığın ve batı
düşüncelerinin Japonya için zararlı olacağına inandıkları için Hollanda
ve Çin tüccarı hâric olmak üzere bütün yabancıların Japonya’ya girişini
yasakladılar. İki buçuk yüzyıl süresince Hollandalı tüccarların
bulunduğu bu küçük ada, Japonya ile dış dünyâ arasında tek temas noktası
olmuştur. 1853 yılında Amerikalı Komodor Matthev C.Perry dört gemiden
meydana gelen donanmasıyla Tokyo Körfezine girmiş, ertesi yıl tekrar
Japonya’ya gelerek, Japonları kendi ülkesiyle bir dostluk
anlaşması imzâlamaya iknâ etmiştir. Bu anlaşmayı, aynı yıl içinde Rusya,
Büyük Britanya veHollanda ile imzâlanan anlaşmalar tâkip etmiştir. Bu
anlaşmalar dört yıl sonra ticâret anlaşmalarına dönüşmüştür. Tokogaua
Shogunluğunun derebeylik sistemi 1867 yılında yıkılmasına kadar geçen on
yıllık süre içinde büyük bir karışıklık hüküm sürmüş ve 1868 yılında
Meigi döneminin tekrar teşkilâtlanmasıyla bütün hâkimiyet yeniden
imparatorun eline geçmiştir. İmparator Meigi’nin idâresinde japonya,
batıda gelişmesi yüzyıllar süren şeyleri kısa bir sürede başarmaya
koyulmuş, modern sanâyileri, politik kuruluşları ve modern bir toplum
modeli ile modern bir millet meydana getirmiştir. Japonya 1894-1895
yıllarında Çinlilerle, 1904 ve 1905 yıllarında da Ruslarla savaşmıştır.
Japonya her iki savaşı da kazanarak 1875’te Rusya’ya verdiği Sahalin
Adalarını geri almış, Formosa ve Kore’yi ele geçirmiş ve Mançurya’da
bâzı çıkarlar elde etmişti. 1920 yılında Japonya, Anglo-Japon Birleşmesi
kararları gereğince Birinci Dünyâ Harbine girmişti. 1937’de Japonya-Çin
Savaşı başladı. Birinci Dünyâ Harbinde Almanlara karşı savaşan
Japonya, 1939’da Almanya ve İtalya ile askerî bir ittifak kurdu ve 7
Aralık 1941’de Hawai Adalarına baskın yaparak Amerikan donanmasını yok
etti. Savaşın ilk yıllarında üstün görünen Japonlar, sonraki
yıllarda ağır kayıplara uğradılar. Amerikan uçaklarının 6 Ağustos
1945’te Hiroshima ve 9 Ağustosta Nagasaki’ye attıkları atom bombaları
İkinci Dünyâ Savaşının netîcesini belli etmişti. 14 Ağustos 1945’te
kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul eden Japonya ile 2 Eylül 1945’te
resmî teslim anlaşması imzâlandı. Yedi yıl sonra, 1951 yılı Eylül ayında
Japonya 48 devletle San Francisko’da Barış Antlaşmasını imzâladı. 1952
yılı Nisan ayında yürürlüğe giren bu anlaşma ile Japonya tekrar
istiklâlini kazandı. 1956 yılında ise Japonya 80. devlet olarak
Birleşmiş milletlere tam üyeliğe kabul edilmiştir. Bağımsızlığını
kazandıktan sonra büyük bir ekonomik gelişme ile bugünkü refah düzeyine
ulaşmış ve teknik ve bilimde çok ileri gitmiş olan Japonya, hemen hemen
bütün dünyâ pazarlarını ele geçirmiş bir devlettir. Liberaller İkinci
Dünyâ Savaşından bu yana iktidardadır. 1926’da tahta geçen İmparator
Hirohito, 7 Ocak 1989’da öldü. Yerine büyük oğlu Prens Akihito
tahta geçti ve 1990 Kasım ayında taç giydi.
Fizikî Yapı
Japonya, Hokkoida, Honshu, Shikoku ve
Kyushu isimli dört ana adadan ve sâhil çizgisi açığında yüzlerce küçük
adadan ibârettir. Japonya topraklarının % 80’i dağlıktır. Ülkede hâlen
60 faal, 165 sönmüş yanardağ bulunmaktadır. Ülkenin en meşhur dağı 3776 m
yüksekliğindeki Fuji’dir. Bu dağ zarif görünüşü ve muhteşem güzelliği
ile dünyâca meşhurdur. Ülkenin dörtte biri yanardağ döküntü
ve külleriyle kaplıdır. Başlıca yanardağ bölgeleri Hokkaido, Honşu’nun
kuzey ve orta kesimleriyle Kiyusiyu’nun güneyidir. Japonya’da çok
miktarda akarsu bulunur. Bu akarsular uzunluğu kısa ve süratli akışa
sâhiptirler. Ayrıca bol miktarda krater gölleri vardır. En büyük gölü
Biwa Gölüdür. Japonya’nın topografik görüntüsü, bâzan çok güzel, bâzan
da çok korkunç manzaralarla doludur. Karlarla beslenen dağ gölleri,
kayalık boğazlar ve gürültülü nehirler, sarp dağ zirveleri ve
şahâne şelâleler turistleri cezbeden dünyâca meşhur yerlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder