22 Mayıs 2013 Çarşamba

BULGARİSTAN

Bulgaristan 

Balkanlar’daki halk cumhuriyetlerinden biridir. Kuzeyinde Romanya, doğusunda Karadeniz, güneyinde Türkiye ve Yunanistan, batısında Yugoslavya vardır. Yüzölçümü 110 994 km2, nüfusu 7,364,570′dir. Bulgaristan’ın başkenti Sofya’dır.
Doğu-batı doğrultusunda uzanan Balkan dağları Bulgaristan’ı ikiye ayırır. Bu dağların en yüksek yeri Botev (Yumrukçal) tepesi2 376 myüksekliktedir. Güneybatı kesimi Rodop dağlarıyla kaplıdır. Rodop’ların en yüksek yeri Rila dağındadır (2 990 m). Balkan ve Rodop dağları arasında Meriç nehrinin suladığı verimli bir ova uzanır. Bulgaristan’ı sulayan diğer akarsular Meriç’in kolları olan Arda, Tunca çaylarıyla Tuna’ınn kolları olan İsker, Yanta, Osmar nehirleridir.
Bulgaristan’ın dörtte biri ormanlarla kaplıdır. Halkın çoğu tarımla uğraşır. Güneyde tütün, pamuk, meyve ve gül yetiştirilir. Tütün ile gülyağı dış ticarette önemli yer tutar. 1945′ten beri topraklar kollektif çiftlikler halinde işlenmektedir. Dağlık bölgelerde hayvancılık yapılır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra ağır endüstri, elektrik, kimya endüstrileri gelişmiştir.
Bulgaristan’da yüz binlerce Türk yaşar. Nüfusun onda birini meydana getiren Türkler daha çok ülkenin kuzeydoğusunda ve Rodop dağları bölgesinde otururlar.
Bulgaristan Tarihi
Eskiden Traklar’ın yerleştiği Bulgaristan toprakları, M.Ö. I. yüzyıl sonlarında Roma İmparatorluğu topraklarına katıldı. 395′te bu bölge Doğu Romanın (Bizans’ın) payına düştü. VII. yüzyılda, Türk boylarından biri olan Bulgarlar Volga çevresindeki yurtlarından göç ederek Tuna’nın güneyine yerleştiler. 870′te Kral Boris’in Ortodoks olmasından sonra bu kavim dilini de değiştirerek Slavlaştı, X. ve Xi. yüzyıllarda tekrar Bizans’ın egemenliği altına giren Bulgaristan, XII. yüzyılda bağımsız bir Balkan devleti durumuna girdi. 1396 yılında bütün Bulgaristan, Osmanlı imparatorluğuna katıldı, Türkiye’nin bir parçası oldu. 1878 Berlin antlaşmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı, iç işlerinde bağımsız bir prenslik oldu. Bulgaristan 1908′de bağımsızlığını ilân etti. Balkan Savaşında Türkiye’ye karşı savaştı. II. Dünya Savaşı’nda bir süre Alman işgalinde kaldı. 1944′te bu bölgedeki Alman cephesi bozulunca Rusya Bulgaristan’a savaş açtı, Bulgar topraklarına girdi. Bulgaristan bir halk cumhuriyetidir.

MISIR

Mısır

mısır haritasıResmi adıyla Mısır Arap Cumhuriyeti, ya da kısa ve yaygın adıyla sadece Mısır denilir.
Mısır cumhuriyetle yönetilen bir Arap ülkesidir. Halkının çoğunluğu Müslüman Araplardan oluşur. Başkenti Kahire'dir. Ülkenin cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'dir. Ülke başbakanı ise Kemal Ganzuri'dir. Mısır'ın yasama organı ise Mısır Halk Meclisi'dir.
Kuzey Afrika'nın nüfusu en büyük olan ülkesidir. Nüfusun büyük bir bölümü Nil Nehri boyunca yerleşmiştir. Akdeniz ve Kızıldeniz'e kıyısı bulunan Mısır'ın, batısında Libya, güneyinde ise Sudan yer almaktadır. Mısır, Asya kıtasında yer alan kısmı Sina Yarımadasıüzerinden Filistin ve İsrail ile komşudur. Mısır'dan geçen Nil Nehri, sularını Akdeniz'e boşaltmaktadır. Medeniyetin beşiği olan Ortadoğu'da bulunan bir ülkedir. Ülke 1,010,000 kilometre kare kapsayan bir toprak parçasına ve 2012 tahminiyle yaklaşık 90 milyon nüfusa sahiptir.
Mısır'ın yaklaşık 7,000 yıllık bir geçmişi vardır. İlk medeniyetten buyana birçok yönetim, ülke ve kavim gelmiş ve geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun bir vilayeti olmuştur. 1922'de bağımsızlaşmış ve 1953'de cumhuriyet ilan edilmiştir. En son 2011 Mısır Devrimi ile 32 yıl Mısır'ı yöneten Hüsnü Mübarek gitmiştir ve ülke demokrasiye geçiş sürecine başlamıştır.
Uluslararası alanda çoklu ilişkileri vardır. İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği ve Asya Birliği'ne üye olmakla beraber, hem doğu hemde batı ülkeleri ile dengeli ilişki içindedir.

Antik Mısır 

Antik Mısır (KhemetEgypt), Antik Çağ'daki en büyük medeniyetlerdendir. Kuzeydoğu Afrika'da Nil Nehri'nin denize ulaştığı yarısı çevresinde yayılmış antik bir uygarlıktır. Uygarlığın yayıldığı bölge, bugünkü Mısır toprakları içinde yer almaktadır. MÖ 3.050 yılları civarında kuruluşundan önce, "Aşağı Mısır" (Nil Deltası ve güneyi, şimdiki Kuzey Mısır) ve"Yukarı Mısır" (Teb kenti merkez olmak üzere günümüz Güney Mısır'ı) olarak ikiye ayrılmaktaydı. Uygarlık, MÖ 3.150  dolaylarında ilk firavunun yönetimi altında Aşağı Mısır'ı ve Yukarı Mısır'ı politik olarak birleştirdi. Bu politik birlik, izleyen 3 bin yıl boyunca sürdü.
Yukarı Mısır'ın tarihine değin bulunan en eski bilgiler MÖ 6000'li yılları göstermektedir; ancak kurucusu Tiu'nun doğum tarihi ya da yaşadığı dönem hala sırdır. Aşağı Mısır'a gelince, bilinen kurucusu Ro en ünlü kralı da Akrep Kral filminde de ilham alınan Scorpion of Egypt (Mısır Akrebi), Zekhen'dir. Yukarı Mısır'ı kendi yönetimi altında birleştiren Zekhen'den sonra kral olan Narmer, Delta bataklıklarına doğru yayılmayı sürdürmüştür.
Narmer'in kuzey Mısır'daki; Wazner'in güney Mısırdaki egemenliği sonrasında; Hor-Aha (ya da Menes olarak bilinir) birleşik Mısır İmparatorluğu'nun ilk firavunuydu.
Antik Mısır'ın Primadleri
Antik Mısır tarihinde, arada Orta Krallık olarak adlandırılan görece istikrarsız dönemlerin yaşandığı bir dizi istikrarlı krallık dönemleri yer almaktadır. Antik Mısır, Yeni Krallık döneminde en gelişkin düzeyine ulaştı. Ardından, ağır seyreden bir gerileme dönemine girdi.
Eski Mısır uygarlığının başarısı, kısmen Nil Vadisi'nin koşullarına uyum sağlamakta gösterdiği beceriden gelmektedir. Taşkınların öngörülmesi ve verimli vadinin kontrollü sulanması, toplumsal ve kültürel gelişmeyi besleyen ürün fazlasının üretilmesini sağlamıştır. Ürün fazlasının kullanılmasıyla siyasi otorite, Nil vadisi ve onun civarındaki çöl arazisindeki madenleri işletmek, özgün bir yazı sistemini erken evrelerde geliştirmek, karmaşık inşaa ve tarım projelerini hayata geçirmek, dış dünya ile ticareti geliştirmek ve yabancı istilacıları uzak tutmaya ve Mısır üstünlüğünü kabul ettirmeye yönelik bir askeri yapılanışı sağlamak için gerekli kaynakları sağlamıştır. Bu yöndeki faaliyetleri harekete geçiren ve planlayıp örgütleyen, seçkin yazmanlardan oluşan bir bürokrasi, dini liderler, bir Firavun'un denetimi altındaki yöneticiler topluluğuydu. Bu unsurlar, aynı hedeflere yönelik olarak yönlendirildi ve bölgede yerleşik insanları, ayrıntılı düzenlenmiş bir dini inançlar sistemi çerçevesinde bir araya getirdi.

KÜBA

  KÜBA

Küba tarihi ve kültürü ile kesinlikle görülmesi gereken bir ülkedir. Dünyada bütün ülkelere örnek teşkil etmiş olan halk devriminin gerçekleştiği, günümüzde de sosyalist cumhuriyet ile yönetilen ülkedeki vatandaşların her türlü sağlık, eğitim hizmetleri devlet garantisi altında olup bu rahatlığı yaşayan halk salsa, müzik ve eğlence ile yaşamaktadır. Yerel halkın maddi durumları iyi olmasa bile bu şekildeki yaşamları ile dünya üzerinde en uzun ömürlü insanlardır. Küba kültür olarak köken bakımından İspanyol ve Afrika etkisinin en belirgin izlerini taşır.
Gerek balayı, gerek turistik, gerekse kültürel anlamda her seyahat anlayışına cevap verebilen bu ülke turistlerin gezi listesinde herzaman en üst sıralarda yer almıştır. Havana, Varadero, Trinidad, Vinales Valley, Pınar Del Rio ve Santa Clara ülkenin görülmesi gereken bölgeleridir.
Küba genel olarak yıl boyunca iyi bir havaya sahip ülkelerden birisi olduğu gibi aynı zamanda tatil için de güzel seçeneklerden birisidir. Hava sıcaklığı yıl içinde çok fazla değişiklik göstermez. Seyahat için en uygun zamanlar hava sıcaklığına bağlı olarak Aralık-Nisan arasıdır. Mayıs-Ekim arası yağmurlu sezon olarak bilinir. Bu mevsim aynı zamanda sıcaklığın en yüksek olduğu zamanlardır. Özellikle Temmuz-Ağustos ayları en sıcak aylardır.
Küba halkı spora çok düşkündür.Voleybol, atletizm, basketbol, boks ve beyzbol gibi sporlar burada çok yaygındır. Özellikle beyzbol çok oynanmaktadır.

Küba aynı zamanda edebiyat bakımından da oldukça zengin bir mirasa sahiptir. 19. yy'da yaşamış şair Jose Marti ile 20. yy'da yaşamış olan Nicolás Guillén önemli kübalı edebiyatçılardandır. Ünlü şarkı Guantanamera Küba'nın devrimci kahramanı Jose Marti'nin eseridir.

Küba mutfağı hemen hemen tamamiyle İspanyol vekarayip karışımıdır. Domuz eti,siyah fasulye, deniz mahsülleri çok tüketilir. En cok tüketilen içecek ise kahvedir… Keskin bir tadı olan bu kahve küba’da oldukça yaygındır…
Küba, Meksika Körfezinin açıklarında Florida'nın Güney açıkları ile Venezuela'nın Kuzey açıklarında Karayip denizinde konumludur.
 

İSVİÇRE

 İSVİÇRE

İsviçre (Almanca: die Schweiz, Fransızca: la Suisse, İtalyanca: Svizzera ve Romanş: Svizra), resmî adıyla İsviçre Konfederasyonu, Orta Avrupa’da Alp Dağlarında yer alan ve denize kıyısı bulunmayan bir ülke. Kuzeyinde Almanya, batısında Fransa, güneyinde İtalya ve doğusunda Avusturya ile Lichtenstein’a komşu olan ve tarihsel olarak bir konfederasyon olan ülke 1848 yılından beri bir federasyondur. Bankacılık ve finans sektörlerinde çok güçlü bir ekonomiye sahip olan İsviçre uzun süredir siyasi ve askerî tarafsızlık geleneğine sahiptir. Bu nedenlerden ötürü birçok uluslararası örgüte evsahipliği yapmaktadır.

Ülkenin resmî Latince adı olan Confoederatio Helvetica, Helvetler Konfederasyonu anlamına gelmektedir. Dört resmî dilden herhangi birine öncelik vermemek amacıyla Latince kullanılmaktadır. Ülke kısaltması olarak (CH) kullanılmasının nedeni de budur. Fransızca (Confédération suisse), İtalyanca (Confederazione Svizzera) ve Romanş (Confederaziun svizra) resmî adları “İsviçre Konfederasyonu” olarak çevrilirken Almanca resmî ad olan Schweizerische Eidgenossenschaft “İsviçre Ant Kardeşliği” ya da “İsviçre Sözleşme Ülkesi” anlamına gelir.
Siyasi yapı




Federal Saray, Bern
Çift meclisli İsviçre parlamentosu Federal Meclis, Federal Konsey’den ayrı olarak temel iktidar merkezidir. Federal Meclisi oluşturan Eyaletler Konseyi ve Ulusal Konsey yasa çıkarmak da dahil olmak üzere her açıdan eşit güce sahiptir.
1999 anayasasına göre, federasyona özel olarak delege edilmemiş tüm güçler kantonların elindedir.
Eyaletler konseyinin 46 üyesi (her kantondan iki ve yarım kantondan bir olmak üzere) doğrudan her kantonda seçilir. Ulusal Konsey’in 200 üyesi ise nispi temsil esaslarına dayanarak seçilir. Her iki meclise seçilenlerin görev süresi 4 yıldır. Referandumlar yoluyla her yurttaş federal hükümet tarafından kabul edilmiş yasaların geçerliliğini sorgulayabilir ve federal anayasaya düzeltme yapılmasını isteyebilir. Bu haklar İsviçre’yi doğrudan demokrasi uygulanan bir ülke yapmaktadır.
Yürütme erki ve devlet başkanlığı görevi yedi üyeden oluşan Federal Konsey’de toplanmıştır. Her ne kadar anayasaya göre Meclis Konsey üyelerini seçse ve denetlese de, yasama sürecini yönlendirme ve federal yasaları uygulama konusunda Federal Konsey yavaş yavaş önde gelen bir role kavuşmuştr. Özel temsil görevlerini yürütmek üzere konseyi oluşturan yedi kişi içinden bir kişi bir yıllığına İsviçre Konfederasyon Başkanı olarak seçilir.
1959 yılından Aralık 2003’e kadar Federal Konsey’de İsviçre’nin dört önemli siyasi partisi, federal meclisteki temsil oranlarına göre oluşan “sihirli formüle” göre temsil edilmiştir: 2 üye Hristiyan Demokratlardan (CVP/PDC), 2 üye Sosyal Demokratlardan (SPS/PSS), 2 üye Liberal Demokratlardan (FDP/PRD), ve 1 üye de İsviçre Halk Partisinden (SVP/UDC). Konseydeki bu geleneksel üye dağılımı herhangi bir yasa ile tanımlanmamıştır ve 2003 seçimlerinden sonra Hristiyan Demokratlar ikinci sandalyelerini, o yıl meclis seçimlerinde en güçlü parti olarak çıkan İsviçre Halk Partisine kaptırmıştır.
Federal Yüksek Mahkeme’nin görevi kanton mahkemelerinden gelen temyizlere ve federal yönetimin idarî kararlara bakmaktır. Yüksek Mahkeme yargıçları, altı yıllık görev süresi için Federal Meclis tarafından seçilir.
Doğrudan demokrasi

1848 federal anayasanın uygulanmaya başlandığından beri İsviçre Dünya üzerinde eşi benzeri olmayan bir hükümet sistemine evsahipliği yapmaktadır: Doğrudan demokrasi. Parlamenter demokrasi’nin vazgeçilmez ögeleri olan meclis ve konseyler de bulunduğundan kimi zaman bu sistem yarı-doğrudan sistem olarak da adlandırılır. İsviçre doğrudan demokrasisinin federal düzeydeki araçları halkın hakları denilen anayasal girişim ve referandumdur. Kanton ve belediye düzeyinde de bu araçlar daha geniş ve farklı olarak uygulanmaktadır.
Meclis tarafından onaylanmış bir yasanın geçerliliğini sorgulamak isteyen bir grup yurttaş eğer yasanın çıkmasından sonraki 100 gün içinde yasaya karşı 50.000 imza toplayabilirlerse federal bir referandum isteğinde bulunabilirler. Bu durumda yasanın kabulu ya da reddi için ulusal düzeyde ve basit çoğunluk ile karar verilen bir oylama yapılır. Federal bir yasaya karşı sekiz kanton birleşerek de referandum isteğinde bulunabilir.
Benzer şekilde yurttaşlar bir anayasal değişikliği 18 aylık bir süre içinde destekleyen 100.000 imzaya ulaşabilirlerse federal anayasal girişim ile ulusal oylamaya gidebilirler. [4] Meclis anayasal değişiklik isteğini tamamlayıcı olarak karşı öneri getirebilir ve seçmenler her iki önerinin kabulu durumunda seçeneklerini oy pusulalarında işaretler. Anayasal değişikliklerin, ister meclis tarafından getirilmiş ister anayasal girişimle sunulmuş olsun kabul edilmesi için hem ulusal düzeydeki oylamanın sonucunun çoğunluğu hem de kantonların sonuçlarının çoğunluğu olmak üzere çifte çoğunluk aranır. [5]
İsviçre’de bulunan uluslararası örgütler

Özellikle İsviçre’nintarafsızlığı nedeniyle hatırı sayılır bir miktarda uluslararası örgütün merkezi İsviçre’de bulunmaktadır. 1863 yılında İsviçre’de kurulan Kızıl Haç’ın merkezi hâlâ buradadır. İsviçre Avrupa Birliği’nin bir üyesi değildir ve 1990’ların başında yapılan referandum sonucunda İsviçre halkı AB’ye katılmayı reddetmiştir. 2002 yılında Birleşmiş Milletler’e katılan İsviçre, bu örgüte en son katılan ülkelerden biridir.
Enerji politikası

İsviçre’de üretilen enerjinin %40’ı nükleer enerji ve %60’ı hidroelektrik kaynaklıdır.
18 Mayıs 2003 tarihinde, Moratorium Plus adındaki halk girişimi yeni nükleer enerji santrallerinin yapımını yasaklayan yasanın uzatılmasını istedi. Ancak hem Moratorium Plus hem de Electricity Without Nuclear girişimleri bu sefer kabul görmedi: Moratorium Plus 41.6% evet ve 58.4% hayır oyu; Electricity Without Nuclear 33.7% evet ve 66.3% hayır oyu. 10 yıldır yeni nükleer enerji santrallerinin yapımı konusundaki moratoryum, 1990 yılında oylanan ve 54.5% evet oyuna karşı 45.5% hayır oyuyla kabul edilen bir halk girişiminin sonucuydu.
Coğrafya




İsviçre haritası




Doğudaki Graubünden kantonunda Sent’ten bir kış manzarası.
41.285 kilometrekarelik yüzölçümüyle İsviçre görece küçük bir ülkedir. 7,4 milyonluk nüfusa sahip olan ülkede nüfus yoğunluğu kilometrekareye 182 kişidir. [7]
İsviçre’de üç ana topografik alan bulunur: İsviçre Alpleri, İsviçre platosu, ve Jura Dağları. Alpler, ülaaai orta ve güneyinden kateden yüksek sıradağlardır. İsviçre Alpleri’nin yüksek dorukları arasında (en yüksek zirvesi 4.634 metrelik Dufour Zirvesidir) bazılarında buzul bulunan sayısız vadi yeralır. Buralarda doğan Ren, Rhône, Inn, Aare ve Ticino gibi Avrupa’nın başlıca nehirleri Cenevre Gölü, Zürih Gölü, Neuchâtel Gölü ve Konstanz Gölü gibi göllere dökülür.
Ülkenin daha yoğun nüfusa sahip olan kuzey kısmı daha düzlük de olsa kuzeybatıda bulunan daha küçük Jura Dağları gibi dağlık da olabilir. İsviçre’nin iklimi genel olarak ılıman olsa da yüksek dağlardaki zorlu şartlardan İsviçre’nin güney ucundaki sıcak Akdeniz iklimine kadar bölgeden bölgeye değişiklik gösterir.
Yüksek dağlarla ayrılan birçok vadinin varlığı nedeniyle İsviçre’nin ekosistemleri çok hassastır ve hemen hemen her vadide kendine özgü ekolojiler oluşmuştur. Dağlık bölgelerde de diğer yükseltilerde bulunmayan zengin bir bitki örtüsü bulunur.

NORVEÇ

NORVEÇ

DEVLETİN ADI: Norveç Krallığı
BAŞŞEHRİ: Oslo
YÜZÖLÇÜMÜ: 323.878 km2
NÜFUSU: 4.283.000
RESMİ DİLİ: Norveççe (Bokmal, Nynorsk), Samisk (Laph)
DİNİ: Norveç Lüther
PARA BİRİMİ: Krone (= 100 Ore)
İskandinavya Yarımadasının kuzeyini ve batısını ihtiva eden, Batı Avrupa’nın en kuzeyinde kalan bağımsız bir krallık.
 

Norveç tarihi hakkında yazılmış ilk yazılı dökümanlara göre, ülke topraklarında, 9. yüzyıla kadar, Alman kabilelerinin kurmuş olduğu birçok küçük krallıklar vardı. 872 yılında Kral Harold the Fairhaired, bu krallıkları tek bir Norveç Krallığı altında birleştirdi. O zamanlar ülke, Nortuagua veya Nordveg adıyla bilinirdi. 1000 yılına kadar Norveç’in ilk yerlileri olarak bilinen Vikingler, yaptıkları sağlam gemilerle Avrupa’da birçok yerlere saldırdılar. İnsanların korku içinde yaşamalarına sebep oldular. Gittikleri yere kan, vahşet, ölüm ve korku götürüyorlardı. Fakat çok geçmeden ekonomik sıkıntılar sebebiyle meydana gelen iç çatışmalar, Norveç’i huzursuz bıraktı. Arkasından 14. yüzyıl başlarında “Kara Ölüm” adını verdikleri veba hastalığı Norveç halkına ölüm ve dehşet getirdi. Hemen hemen nüfusun yarısı bu hastalıktan öldü. Hıristiyanlığın ülkeye girdiği sıralarda, mükemmel olan tarım, ticaret ve denizcilik felce uğradı. Norveçlilerin deniz üstünlüğünün yerini, derin ve acı bir fakirlik aldı.
1397 yılında İsveç, Danimarka ve Norveç, Danimarka Kralı idaresi altında Kalmar birliğini kurdular. 1523’te İsveç bu birlikten ayrıldı. 1814 yılına kadar Danimarka’ya bağlı olarak yaşayan Norveç, 17 mayıs 1814’te Eidsvoll’da bir bağımsızlık deklerasyonu yayınladı. Yeni bir meclis açarak, ilk anayasasını hazırladı. 1905 yılında Danimarkalı Prens Charles’in Norveç Kralı ilan edilmesiyle de, ülke tam bağımsız bir krallık haline geldi.
Norveç Birinci Dünya Harbi esnasında tarafsızlığını ilan etti. Buna rağmen, savaş boyunca 2000 Norveçli denizci öldürüldü. İkinci Dünya Harbi patlak verdiğinde Norveç yine tarafsız idi. Fakat Almanlar, 9 Nisan 1940 tarihinde İskandinavya Yarımadasına taarruz etti. Norveç, 1945 yılına kadar Alman işgali altında kaldı. Alman Nazi iktidarı, 35.000 Norveçliyi tevkif etmiş ve 1500’ü aşkın Yahudiyi yerlerinden kovmuştu. Bunun üzerine Norveç, müttefikler tarafında yer aldı. Ülkenin işgali 8 Mayısta Almanların çekilmek zorunda kalmasıyla son buldu. Sürgüne gönderilmiş olan Kral Haakon, ülkesine dönerek tekrar Norveç birliğini sağladı.
Harbin getirdiği felaketler Norveç’i oldukça yıpratmıştı. Müttefik kuvvetlerin, Alman ordularını mağlup etmesiyle, Alman işgalinden kurtulan Norveç yine müttefik kuvvetlerin dış yardımlarıyla ekonomisini çıkmazdan kurtarabildi. ABD’nin sağladığı 350 milyon dolarlık Marshall Planı yardımı Norveç’i rahatlattı. Batı ve Doğu arasında stratejik bir mevkide yer alması ve Rusların Çekoslovakya’yı işgal etmesi yüzünden 4 Nisan 1949’da NATO’ya katıldı.
1930 yılından beri iktidarda bulunan İşçi Partisi, 1965 yılında anti-sosyalist partilerin koalisyona gitmeleri üzerine düştü. Yerine Merkez Partili Per Borten başkanlığındaki koalisyon hükümeti geldi. 1971 yılında Ortak Pazar üyeliği için ortaya çıkan meseleler sebebiyle bu hükümet de düştü. 1972 de yapılan halk oylaması neticesinde Ortak Pazar üyeliği, % 47 kabule karşılık % 53 hayır oyu ile reddedildi.
1981 seçimlerinde anti-sosyalist iktidar, ezici bir üstünlükle tekrar hükümet oldu. Yeni hükümet, Muhafazakar Parti liderliğinde ülke yönetimini ele aldı. 1985 seçimlerini İşçi Partisi kazanarak Brundtland başbakan oldu. 1989 seçimlerinde İşçi Partisinin oy kaybetmesi üzerine Brundtland 1989 Eylülünde başbakanlıktan çekildi. Muhafazakar Parti başkanı Jan Peder Syse başkanlığında azınlık hükümeti kuruldu. 1990’da Norveç’in Avrupa topluluklarıyla münasebetlerinin geleceği konusunda Muhafazakar Parti kendi içinde anlaşmazlığa düşmesi üzerine hükümet istifa etti. Yerine yeniden İşçi Partisi azınlık hükümeti kurdu. Ülkenin çok sevlien kralı V. Olav’ın 17 Ocak 1991’de ölümü üzerine tahta oğlu V Harold geçti. Hükümet 1992’de Avrupa Ekonomik Alanına katılma anlaşması imzaladı. Arkasından parlemantoda onaylanan kararla hükümet AT’ye üyelik başvurusunda bulundu.
Fiziki Yapı
Norveç, Batı Avrupa’nın en kuzeyinde bulunan ve kabaca İskandinavya Yarımadasının kuzey ve batısını ihtiva eden bir ülkedir. 57° 58’ ve 77° 11’ Kuzey enlemleriyle 4° 39’ ve 31° 10’ doğu boylamları arasında yer alır. Kuzey Kutup Dairesi, ülkenin en dar yerinden geçer ve yaklaşık üçte bir topraklarını daire içerisine alır.
Doğusunda Finlandiya, İsveç ve Rusya vardır. Kuzeyi, Kuzey Buz Denizi ve Barents Denizi, batısı Atlantik Okyanusu (Norveç Denizi) ve güneyi Skagerrak ve Kuzey Deniziyle örtülüdür. Yüzölçümü 323.878 km2dir. Kıyıları boyunca, yaklaşık 150.000’in üzerinde ada ve deniz kayalıkları mevcuttur. Norveç yüzölçümü, kolonileriyle birlikte 387.014 km2ye ulaşır. Bu yüzölçümüyle, Rusya Federasyonu hariç, Avrupa’nın beşinci büyük ülkesidir. Kuzeyde yaklaşık 650 km uzağındaki Svalbord, 1000 km batıdaki Jan Mayen Adası, Antarktika, yakınlarındaki Bouvet ve Peter I. Adaları ve Avrupa’daki en büyük buzul olan 890 km2lik Jostedalsbre Buzul Adası, sahip olduğu başlıca büyük toprak parçalarıdır.
Norveç, kuzeyden güneye, Kuzey Buz Denizi ile Kuzey Denizi arasında yaklaşık 1800 km uzunluğa sahiptir. En geniş yeri 435 km ile 60° kuzey enleminin geçtiği yer ve en dar yeri ise 68° kuzey enleminin geçtiği 6 km’lik Tysfjord’dan, İsveç sınırına uzanan şerittir. Bütün kıyılarının hemen her tarafı fiordlarla kırılmıştır. Bazan bu su girintileri iç kısma 150 km kadar girebilmektedir.
İskandinavya Yarımadasının omurgasını teşkil eden eski zaman kristal dağ kütlelerinin büyük bir bölümü Norveç toprakları boyunca uzanır. Bu dağların güney Norveç’te kalan kısmına Langfjelteno (Uzun Dağlar) adı verilir. Aynı zamanda bir yayla görünümündedir. Bu yüzden diğer bir adı da Hardanger Yaylasıdır. Ortalama 1000 m yüksekliğindeki bu dağlık bölgenin en yüksek yeri olan 2469 metrelik Galdhopiggen Tepesi, ülkenin de en yüksek yeridir. Uzun Dağlar, kuzeye doğru gittikçe yükselir. Bu dağ zincirinin diğer önemli olanları Jotunheim, Doğrefiell (Doğre Dağları) ve Kjolen dağlarıdır. Ülke, dağların ve fiyortların (su girmeleri) durumuna göre altı bölgeye ayrılır; Bunlar Ostlandet, Sorlandet, Vestlandet, Trondelag, Kuzey Norveç ve Svalbard (Spitsbergen) bölgeleridir.
Ostlandet, Norveç’in en önemli ve en verimli topraklara sahip bölgesidir. Bölgede yaklaşık 580 km uzunluğundaki ülkenin en uzun nehri olan Glomma Nehri ve en büyük gölü olan 375 km2 yüzölçümlü Mjosa Gölü yer alır. Sorlandet, ülkenin ancak % 5’ini ihtiva eder. Vestlandet bölgesiyse, en engebeli ve devamlı karlı dağların ve derin su girmelerinin (fjord= fiyort) bulunduğu bölgedir.
Ülkenin güneyine yakın orta bölümde bulunan büyük Trondheim Fjord (su girmesi) civarındaki nispeten alçak yerler, Trondelag bölgesine aittir. Bu bölge oldukça verimli topraklara sahiptir. Trondelag bölgesi umumiyetle geniş ve açık arazilerden teşekkül etmiştir.
Kuzey Norveç, ülkenin en geniş bölgesidir. Norveç’in en kuzeyinde kalan bölge en az nüfusludur. Göçebe çobanların yaşadığıFinnmark Yaylasının bulunduğu bu bölge, Norveç topraklarının % 35’ini ihtiva eder. Norveç’in yaklaşık 650 km kuzeyinde, Kuzey Buz Denizinde yer alan Şvalbard Adaları 62.700 km2lik bir yüzölçüme sahiptir.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Norveç nüfusu 4.283.000’dir. Norveç, nüfus yoğunluğu bakımından İzlanda hariç, Avrupa’nın en küçük ülkesidir. Km2ye ancak 13 kişi düşmektedir. İkinci Dünya Harbinden sonraki dönemde yıllık nüfus artış oranı % 2’yi geçmemiştir. Nüfusun % 44,2’ye yakın bir bölümü şehir merkezlerinde oturur.
Nüfus dağılımı, bölgelere göre eşit değildir. Kuzey toprakları çok seyrektir. Toplam nüfusun yaklaşık % 75’i Oslo-Trondheim arası bölgededir.
Ülkenin en kalabalık yeri Oslo ve çevresi, toplam nüfusun % 40’ına sahiptir.
Bugünkü Norveç resmi dili iki tanedir; Bokmal (Kitap dili) ve Nynorsk (Yeni Norveç=Yeni İskandinav). Bakmal, Danimarka dilinden Norveçleştirilmiş bir dildir. Nüfusun dörtte biri ise Nynorsk dilini konuşur.
Norveçliler, resmi dilden başka, birbirinden farklı yüzlerce lehçelerle konuşur. Bu lehçeler, iki ana dil grubundan türemiştir. Bunlardan biri ülkedeki en büyük topluluk olan Sea Lapps’ın (Denizci Laponyalılar) konuştuğu dil, diğeriyse, en küçük topluluk olan Lpps’lerin (Samer Laponyalılar) konuştuğu Samisk (Laponyaca) dilidir. Ayrıca Almanca, özellikle ticari alanda oldukça yaygın durumdadır.
Ülkenin dini, resmi olarak Protestan Lutherist’dir. Halkın % 90’ı bu inançtaki devlet kiliselerine bağlıdır. Nüfusun % 4’üyse çeşitli Metodist, Katolik, Baptist, Yahudi ve Ortadoks gruplarından teşekkül etmiştir. Oslo çevresinde Pancap dili konuşan yaklaşık 25.000 Pakistanlı Müslüman mevcuttur.
Siyasi Hayat
Norveç, anayasaya sahip, soydan soya geçen bir monarşik rejimle idare edilir. Devlet başkanı kraldır. Kralın, hükümetle beraber yürütme gücü vardır. Kanunlardaki kralın imzaları, hükümet içindeki ve parlamentoya karşı sorumlu bir bakan tarafından yeniden tasdik edilir. Kral sadece sembolik hükümet başkanıdır.
Yasama meclisi 155 üyeden meydana gelir. Seçimlerde oy kullanma yaşı 18’dir. Yargı gücü, Yüce Divan yani Yüksek Mahkemededir. Hükümet kabinesi, bir başbakan ve yedi üyeden meydana gelir. Üyeler, en az 18 yaşında ve Protestan (muhafazakar) Luther Devlet Kilisesi üyesi olmak mecburiyetindedirler. Çoğu parlamenter sistemlerin aksine, hükümet kabinesi ve kral, meclisi feshedemez ve yeni seçimlere gidemez. Meclis dört yıl için seçilir. Yargı gücü, yasama ve yürütme güçlerinden bağımsız ve ayrı bir güçtür. Kanuni meselelerde en üst mercidir.
Norveç, idari olarak 19 eyalete, bunlar da 450’den fazla belediyeye ayrılmıştır. Eyalet yönetimi hükümeti temsil eden bir Eyalet Yürütme Konseyinin elindedir. Ülke, ayrıca polis ve şerif sorumluluk bölgelerine bölünmüştür. Mahalli idare, Belediye Konseylerine bırakılmıştır. Eyalet ve belediye seçimleri iki yılda bir yapılır.
Norveç, Doğu-Batı arasında köprü siyaseti içindedir. Rusya Federasyonuna (Eski Sovyet Rusya) komşu olması, ülkeyi 1949 yılında NATO üyesi olmaya zorlamıştır.

JAPONYA

JAPONYA
Pasifik Okyanusunda dört büyük, beş yüz orta büyüklükte ve üç bin küçük adadan meydana gelmiş bir devlet. Büyük adaların adları Hokkaido, Honşu, Kiyudiyu ve Sihoku’dur. Japonya’nın toplam uzunluğu 2400 km’dir.
Târihi
Japonya’nın ilk sâkinlerinin Doğu Asya ve Güney Pasifik adalarından gelen göçmenler olduğu sanılmaktadır. Japon halkının atalarının şimdi Yamato ırkı diye bilinen ve M.S. 3 ve 4. asırda savaşçı kabîleler ve klanlar üzerine giderek üstünlük kuran aynı ırka âit insanlar olduğu zannedilmektedir. Dördüncü yüzyılın sonunda Japonya ve Kore Yarımadasındaki krallıklar arasında temas kurulmuştu. Bu târihten sonra Japonya’da Çin’in kültür etkileri görüldü. Önce Konfüçyüs dîni ve sonra Budizm, Hindistan, Çin, Kore yoluyla 538 yılında buraya girmişti. Ülkenin ilk ve devamlı hükûmet merkezi 8. yüzyılın başında Nara’da kuruldu. 710 ile 784 yılları arasında 74 sene bu imparatorluk devâm etti. 794 yılında ise Kyoto’da yeni bir hükûmet merkezi kuruldu. Burası bin yıl kadar imparatorun oturduğu yer olmuştur. Başkentin Kyoto’ya taşınması, 1192 yılına kadar devam etmiş olan Heian devrinin başlangıcı olmuştur. 1185 yılında Danoura Savaşında Minamotolar rakip Taira Kralını yok ederek gâlip gelmişlerdir. Minemotoların iktidârı ele geçirmesi, Shogun denilen askerî liderler idâresi altında yedi asırlık bir feodal hâkimiyet devrinin başlangıcı olmuştur. 1192 yılında Minamotolar hükûmet merkezini Tokyo yakınındaki Kamakura’ya kurdular. 1213 yılında iktidar Minamotolardan, 1333 yılına kadar askerî yönetimi sürdüren Hogoların eline geçti. Bu dönemde Moğollar, 1274 ve 1281 yıllarında olmak üzere iki defâ Kuzey Kyushu’ya saldırdılar. Her iki savaşta başarılı olamayan Moğollar, ayrıca meydana gelen tayfunların tesiri ile Japonya’dan çekildiler.
1333 ile 1338 yılları arasında görülen kısa süreli imparatorlukları, Ashikaga Takauji tarafından Kyoto’da Muromachi’de kurulan yeni bir askerî yönetim tâkip etti. Bu kurulan hükûmet 1338’den 1578’e kadar iki yüz yıldan fazla bir süre devâm etmiştir. On altıncı yüzyılda Avrupalılar Japonya topraklarına ayak bastılar. Bu arada misyonerler, Hıristiyanlığı burada yaymaya çalıştılar. Bunun üzerine Japon liderleri Hıristiyanlığın ve batı düşüncelerinin Japonya için zararlı olacağına inandıkları için Hollanda ve Çin tüccarı hâric olmak üzere bütün yabancıların Japonya’ya girişini yasakladılar. İki buçuk yüzyıl süresince Hollandalı tüccarların bulunduğu bu küçük ada, Japonya ile dış dünyâ arasında tek temas noktası olmuştur. 1853 yılında Amerikalı Komodor Matthev C.Perry dört gemiden meydana gelen donanmasıyla Tokyo Körfezine girmiş, ertesi yıl tekrar Japonya’ya gelerek, Japonları kendi ülkesiyle bir dostluk anlaşması imzâlamaya iknâ etmiştir. Bu anlaşmayı, aynı yıl içinde Rusya, Büyük Britanya veHollanda ile imzâlanan anlaşmalar tâkip etmiştir. Bu anlaşmalar dört yıl sonra ticâret anlaşmalarına dönüşmüştür. Tokogaua Shogunluğunun derebeylik sistemi 1867 yılında yıkılmasına kadar geçen on yıllık süre içinde büyük bir karışıklık hüküm sürmüş ve 1868 yılında Meigi döneminin tekrar teşkilâtlanmasıyla bütün hâkimiyet yeniden imparatorun eline geçmiştir. İmparator Meigi’nin idâresinde japonya, batıda gelişmesi yüzyıllar süren şeyleri kısa bir sürede başarmaya koyulmuş, modern sanâyileri, politik kuruluşları ve modern bir toplum modeli ile modern bir millet meydana getirmiştir. Japonya 1894-1895 yıllarında Çinlilerle, 1904 ve 1905 yıllarında da Ruslarla savaşmıştır. Japonya her iki savaşı da kazanarak 1875’te Rusya’ya verdiği Sahalin Adalarını geri almış, Formosa ve Kore’yi ele geçirmiş ve Mançurya’da bâzı çıkarlar elde etmişti. 1920 yılında Japonya, Anglo-Japon Birleşmesi kararları gereğince Birinci Dünyâ Harbine girmişti. 1937’de Japonya-Çin Savaşı başladı. Birinci Dünyâ Harbinde Almanlara karşı savaşan Japonya, 1939’da Almanya ve İtalya ile askerî bir ittifak kurdu ve 7 Aralık 1941’de Hawai Adalarına baskın yaparak Amerikan donanmasını yok etti. Savaşın ilk yıllarında üstün görünen Japonlar, sonraki yıllarda ağır kayıplara uğradılar. Amerikan uçaklarının 6 Ağustos 1945’te Hiroshima ve 9 Ağustosta Nagasaki’ye attıkları atom bombaları İkinci Dünyâ Savaşının netîcesini belli etmişti. 14 Ağustos 1945’te kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul eden Japonya ile 2 Eylül 1945’te resmî teslim anlaşması imzâlandı. Yedi yıl sonra, 1951 yılı Eylül ayında Japonya 48 devletle San Francisko’da Barış Antlaşmasını imzâladı. 1952 yılı Nisan ayında yürürlüğe giren bu anlaşma ile Japonya tekrar istiklâlini kazandı. 1956 yılında ise Japonya 80. devlet olarak Birleşmiş milletlere tam üyeliğe kabul edilmiştir. Bağımsızlığını kazandıktan sonra büyük bir ekonomik gelişme ile bugünkü refah düzeyine ulaşmış ve teknik ve bilimde çok ileri gitmiş olan Japonya, hemen hemen bütün dünyâ pazarlarını ele geçirmiş bir devlettir. Liberaller İkinci Dünyâ Savaşından bu yana iktidardadır. 1926’da tahta geçen İmparator Hirohito, 7 Ocak 1989’da öldü. Yerine büyük oğlu Prens Akihito tahta geçti ve 1990 Kasım ayında taç giydi.
Fizikî Yapı
Japonya, Hokkoida, Honshu, Shikoku ve Kyushu isimli dört ana adadan ve sâhil çizgisi açığında yüzlerce küçük adadan ibârettir. Japonya topraklarının % 80’i dağlıktır. Ülkede hâlen 60 faal, 165 sönmüş yanardağ bulunmaktadır. Ülkenin en meşhur dağı 3776 m yüksekliğindeki Fuji’dir. Bu dağ zarif görünüşü ve muhteşem güzelliği ile dünyâca meşhurdur. Ülkenin dörtte biri yanardağ döküntü ve külleriyle kaplıdır. Başlıca yanardağ bölgeleri Hokkaido, Honşu’nun kuzey ve orta kesimleriyle Kiyusiyu’nun güneyidir. Japonya’da çok miktarda akarsu bulunur. Bu akarsular uzunluğu kısa ve süratli akışa sâhiptirler. Ayrıca bol miktarda krater gölleri vardır. En büyük gölü Biwa Gölüdür. Japonya’nın topografik görüntüsü, bâzan çok güzel, bâzan da çok korkunç manzaralarla doludur. Karlarla beslenen dağ gölleri, kayalık boğazlar ve gürültülü nehirler, sarp dağ zirveleri ve şahâne şelâleler turistleri cezbeden dünyâca meşhur yerlerdir.
 

19 Mayıs 2013 Pazar

HİNDİSTAN

Hindistan
Hindistan, ya da resmî adıyla Hindistan Cumhuriyeti , Güney Asya'da bulunan bir ülkedir. Dünyanın en büyük yedinci coğrafî alanı ve en büyük ikinci nüfusuna sahip olan ülkedir, ve dünyanın en büyük demokrasisidir. Güneyinde Hint Okyanusu, batısında Umman Denizi ve doğusunda Bengal Körfezi'nin bulunmalarıyla birlikte Hindistan'ın deniz kıyısı 7.517 kilometre uzunluktadır. Batısında Pakistan, kuzeydoğusunda Çin Halk Cumhuriyeti, Nepal ve Butan, ve doğusunda Bangladeş ve Myanmar ülkeleri ile sınır paylaşmaktadır. Ayrıca Sri Lanka, Maldivler ve Endonezya'ya çok yakındır.
İndus Vadisi Uygarlığı, tarihi ticaret yolları ve büyük imparatorlukların yer aldığı bölgesi olan Hint Yarımküresi, uzun tarihin çoğu boyunca ticarî ve kültürel zenginliği için biliniyordu. Dört tane önemli dünya dinleri olan Hinduizm, Budizm, Jainizm ve Sihizmin doğum yeri olmasıyla birlikte Zerdüştçülük, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam hepsi M.S. birinci milenyumda ülkeye gelerek bölgenin çeşitli kültürünü şekillendirdi.
Hindistan, 28 tane eyalet ve birlik bölgesinden oluşan ve parlamenter demokrasi olan bir cumhuriyettir. Borsa sayılarına göre dünyanın en büyük on ikinci ekonomisine ve dünyanın en büyük dördüncü satın alma gücü paritesine sahiptir. 1991'den beri uygulanan ekonomik inkılapları nedeniyle dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisidir; buna rağmen yoksulluk ve kötü beslenme oranları hâla çok yüksek, okuryazarlık ise çok düşüktür.
 

8 Nisan 2013 Pazartesi

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ

Amerika Birleşik Devletleri

ABD  dünyanın en büyük ülkelerinden biridir. Kıta üzerinde bulunan Amerika Birleşik Devletleri; doğuda Atlas okyanusundan batısında Büyük okyanusa kadar toplam 4500km genişliğindedir.
Hawai yi de içine alan ABD nin 9 milyon kilometrekareden fazla yüzölçümü vardır. Alaska, Kanada nın kuzeybatısındadır.
Avrupalıların göçleri sonunda Amerika da çeşitli koloniler kuruldu. 4 Temmuz 1776 da 13 Amerikan kolonisi İstiklal Beyannamesini imzaladılar. İngilizlerle yapılan bağımsızlık savaşlarını kazanarak istiklallerini kazandılar. Böylece ABD kurulmuş oldu. 1787 de ilk Anayasası hazırlandı ve George Washington ilk Cumhurbaşkanı seçildi. Önceleri Philadelphia da bulunan federal başkent 1801 de Washington a nakledildi. 1803 de Leousinia Fransa dan, 1801 de Florida İspanya dan satın alınarak ABD topraklarına katıldı. 1860 da kölelik konusundaki anlaşmazlıklar neticesinde Güney Carolina ve altı güney eyaleti birlikten ayrıldı ve bunlar Amerika Konfedere Eyaletlerini kurdular. 1867 de Alaska Rusya dan 20 milyon dolara satın alındı. ABD, 6 Nisan 1917 de Almanya ya savaş ilan edilerek Birinci Dünya Savaşı'na katıldı. 7 Aralık 1941 de Japonların Hawai deki Pearl Harbour üssüne saldırması üzerine ABD İkinci Dünya Savaşına da katıldı ve galip devlet olarak çıktı.
İklimi
ABD de çok değişik iklimler görülür. Doğu ve batı kıyılarındaki sıradağlar, okyanusların iç kısımların iklimine tesir etmesini önlediklerinden, bu kıyı şeritleri hariç bütün ülkede kara iklimi hakimdir.
Nüfus
Nüfus ve Sosyal HayatAmerika Birleşik Devletleri'nin 2010 rakamlarına göre toplam nüfusu: 308,831,000 kişidir. Bu rakam ile ABD, Çin ve Hindistan'ın ardından en kalabalık 3. ülkedir.
California da Los Angeles 3.402.342 ( 1988) nüfusu ile ikinci büyük şehirdir. Chicago 2.994.100 nüfusu ile üçüncüdür. Yaklaşık 1.700.00 nüfuslu Philadelphia dördüncüdür. Philadelphia nın Amerika tarihinde önemli bir yeri vardır. Çünkü Bağımsızlık Beyannamesi ile Birleşik Devletler anayasası burada onaylanmıştır.
Ülkenin başkenti Washington yaklaşık 637.000 nüfusa sahiptir. Ülkenin başkenti olarak özel bir şekilde planlanıp inşa edilmiştir.

27 Mart 2013 Çarşamba

DANİMARKA


Danimarka Nasıl Bir Ülkedir?
Danimarka, hem yüzölçümü hem de nüfusu bakımından küçük bir avrupa ülkesidir. Bilgi toplumundan oluşan modern, demokratik bir ülkedir. Çok gelişmiş bir tarım sektorü, yüksek bir refah seviyesi ve gittikçe artan bir oranda post-endüstriyel servis ekonomisine sahiptir. Coğrafi konumunun diğer İskandinav ülkelerine yakın olması ve Avrupanın ortasında yer alması Danimarka kültürü, toplum yapısı, gelenekleri ve eğitim sisteminde multi-kültürel bir etki yapmıştır. Danimarka’da çalışan yabancı bilimadamları arasında yapılan bir araştırma, Danimarka’nın çok güvenli ve temiz bir çevreye sahip bir ülke olduğu, insanlarının da yaşadıkları coğrafyanın aksine sıcakkanlı, samimi ve yardımsever oldukları ve ülkenin de her açıdan uluslararası standartların üzerinde olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Hiç Danimarkaca bilmeden Danimarka’da yaşamak ve günlük hayatı sürdürmek mümkündür zira hemen her Danimarka’lı çok iyi derecede İngilizce konuşabilmektedir. Danimarka’lılar başkalarıyla ilişkilerinde oldukça samimi ve resmiyetten uzak ve sosyal yaşam kaliteleri kadar bireysel özgürlüklerine de düşkün insanlardır. Danimarka büyük oranda adalardan oluşan bir ülkedir. İskandinavya ve Avrupa arasında bir geçiş kapısı ve köprüdür. Ülke içindeki her türlü teknolojik ve sosyal yapılanma mükemmeldir ve insanlar hiç bir seyin eksikliğini hissetmezler. Dileyene dilediği kadar deniz hayatı, yemyeşil ormanlar, masmavi göller veya bir şehir hayatının bütün canlılığı mevcuttur. Danimarka’da Yükseköğrenim ve yaşam, Danimarka motifli, kıtalararası değerlere sahip bir Kuzey ülkesinin yüksek refah seviyeli modern bir yaşam kalitesi ve deneyimlerini sunar.

18 Mart 2013 Pazartesi

FRANSA







FRANSA

Anakara toprakları Batı Avrupa'da bulunan ve dünyanın pek çok bölgesinde denizaşırı toprakları olan bir ülkedir. Kıta Fransası, güneyde Akdeniz'den kuzeyde Manş Denizi ve Kuzey Denizi'ne, doğuda Ren Nehri'nden batıda Atlas Okyanusu'na kadar yayılan topraklarda yer alır. Fransızlar, ülkelerini topraklarının biçiminden ötürü Altıgen (Fransızca: L'Hexagone, okunuşu: "l'é-gza-gon") olarak adlandırırlar. Fransa, yönetimde yarı-başkanlık sisteminin uygulandığı üniter bir devlettir. Ülkenin başlıca ilke ve ülküleri İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nde açıklanmıştır. Fransa'nın Avrupa kıtasındaki komşuları Belçika, Lüksemburg, Almanya, İsviçre, İtalya, İspanya, Monako ve Andorra'dır. Akdeniz'de İtalya'ya ait Sardinya adası'ndan sadece 12 km uzaktaki Korsika adası da Fransa'ya aittir. Sahip olduğu denizaşırı illerde de, Fransız Guyanası aracılığıyla Brezilya ve Surinam'a, Saint Martin Adası aracılığıyla da Hollanda Antilleri'ne sınırı vardır. Fransa, Manş Denizi'nde deniz yüzeyinin altından geçen Manş Tüneli'yle Birleşik Krallık'a bağlanmaktadır. Fransa, 17. yüzyılın ikinci yarısından bu yana dünya genelinde uluslararası ilişkiler alanında önde gelen ülkelerden olmuştur. 18. ve 19. yüzyıllar arasında, Fransa dönemin en büyük sömürge imparatorluklarından birini kurmuştur. Bu dönemlerde Fransa'nın sınırları batı Afrika'dan, güneydoğu Asya'ya kadar uzanmış, etki ettiği bölgelerdeki toplumların kültür ve siyasetlerinde belirgin izler bırakmıştır. Dünya sıralamasında 6. sırada bulunan nominal gayrisafi yurtiçi hasılası ve 8. sırada yer alan satın alma gücü paritesi ile ileri bir ekonomiye sahiptir ve gelişmiş ülkeler sınıfında yer almaktadır. İş gezileri için gelenler dâhil, ülkede yirmi dört saatten az kalanlar hariç tutulmak üzere, yıllık olarak ağırladığı yaklaşık 82 milyon turistle Fransa, dünyada en çok ziyaret edilen ülkedir. Fransa, Avrupa Birliği adlı siyasi ve ekonomik örgütlenmenin kurucu üyelerinden biridir ve birlik üyesi ülkeler içinde yüzölçümü en büyük olanıdır. Ülke, bunun yanında Birleşmiş Milletler'in de kurucu üyelerinden, Frankofon'un, G8 Zirveleri'nin, Latin Birliği'nin ve NATO'nun da katılımcılarındandır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesinden biridir. 360 etkin savaş başlığı ve 59 nükleer santraliyle önemli bir nükleer güçtür.

Fransa Tarihi

Günümüz Fransa'sının sınırları hemen hemen eskiden Kelt Galyalıları (Fransızca: Celte Gaulois, okunuşu: selt golwa) tarafından yurt edinilen Antik Galya'nın (Fransızca: Gaule, okunuşu: gol) sınırlarıyla aynıdır. Galya, İ.Ö. 1. yüzyılda Roma İmparatoru Julius Caesar tarafından ele geçirilince Galya halkları yavaş yavaş Roma kültürünü ve Roma dilini benimsediler. Daha sonra zamanla bu dil kendi içinde değişerek çağdaş Fransızcanın temellerini oluşurdu. Fransa topraklarında Hıristiyanlık ilk olarak İ.S. 2. ve 3. yüzyıllarda görüldü ve sonraki iki yüzyıl içinde öylesine hızlı yayılma olanağı buldu ki, Aziz Jerome yazılarında Galya'nın "sapkınlıktan kurtulmuş" olan tek bölge olduğunu yazdı. 1477'de Fransa, Kırmızı çizgi: Fransa Krallığı'nın sınırları, Açık mavi alanlar: Doğrudan yönetilen kraliyet toprakları. İ.S. 4. yüzyılda, Galya'nın Ren Nehri kıyısındaki doğu sınırları Germen boyları tarafından yönetiliyordu. Bu topluluklar içinde en etkili olanı, Fransa'ya antik Francie adını da veren Franklardı. Günümüzde kullanılan Fransa adıysa Paris dolaylarında bulunan Capet krallarının yönettiği derebeyliğin bulunduğu bölgenin adından gelir. Roma İmparatorluğu'nun düşüşünden sonra, Avrupa topraklarında yayılan Germen boyları içinde Franklar, Aryanizm'e değil de, Katolikliğe giren ilk topluluklardı. Bu nedenle Fransa'ya “Kilisenin en büyük kızı” (La fille ainée de l’Église) sıfatı verilmiş, Franklar da buna dayanarak kendilerini “Fransa'nın en iyi Hıristiyanları” olarak adlandırmışlardır. Ayrı bir ülke olarak Fransa tarihinin başlamasıysa 843 tarihli Verdun Antlaşması uyarınca Karolenj İmparatorluğu'nun Doğu Frank Krallığı, Batı Frank Krallığı ve Orta Frank Krallığı olarak üçe ayrılmasıyla başladı. Batı Frank Krallığı hemen hemen bugünkü Fransa topraklarını kaplıyordu ve nitekim çağdaş Fransa'nın temelleri bu krallık üzerine kuruldu. Karolenj Hanedanı Fransa'yı 987 yılında Fransa Dükü ve Paris Kontu Hugh Capet'nin, Fransa kralı olarak taç giymesine kadar yönetti. Onun soyundan gelenler ile Valois ve Bourbon hanedanları da aşamalı bir dizi savaşla ülkede birliği sağladılar. Krallık yönetimi 17. yüzyılda ve kral XIV. Louis'nin döneminde doruğa ulaştı. Bu süreçte Fransa, Avrupa kıtasının en kalabalık ülkesi hâline geldi ve Avrupa kültürü, politikaları ve ekonomisi üzerinde en etkili güçlerden biri oldu. Fransızca dönemin diplomasi dili oldu ve uzun süre bu niteliği koruyarak kaldı. Aydınlanma çağı da büyük ölçüde Fransız entelektüel çevrelerinde gerçekleşti. Fransız biliminsanları 18. yüzyılda büyük bilimsel buluşların altına imzalarını attılar. Ayrıca Fransa bu dönemlerde Afrika, Amerika ve Asya kıtalarında birçok denizaşırı toprak edindi.

Krallıktan cumhuriyete
Bastil hapishanesi baskınının betimlenmesi Fransa'da krallık sistemi 1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi'ne dek hüküm sürdü. Fransız Devrimi sırasında dönemin Fransa kralı XVI. Louis ve eşi Marie Antoinette ile onlara yakınlığı olduğu düşünülen yüzlerce Fransız vatandaşı öldürüldü. Kısa süreli bir dizi yönetim denemesinden sonra Napolyon Bonapart 1799'da cumhuriyetin kontrolünü ele aldı ve kendini önce Birinci Konsül, daha sonra, günümüzde Birinci İmparatorluk (1804–1814) adıyla anılan devletin imparatoru ilan etti. Napolyon Savaşları olarak bilinen bir dizi savaşın ardından, Bonaparte ailesinin yardımıyla Napolyon kıta Avrupasının büyük bölümünü ele geçirdi. Yeni elde edilen bu topraklara daha sonra Bonaparte ailesinin üyeleri Fransa'ya bağlı kral olarak atandı. 1815 yılında yapılan Waterloo Savaşı'nda Napolyon'un son yenilgisinden sonra Fransa'da krallık yönetimine geri dönüldü. Ancak bu kez kralın yetkilerine anayasal kısıtlamalar getirildi. 1830 yılında çıkan bir sivil ayaklama olan Temmuz Devrimi'yle Bourbon Hanedanı tümüyle kaldırılarak anayasal krallığa dayanan Temmuz Monarşisi getirldi. Bu yönetim biçimi 1848 yılına dek sürdü. Bu arada kurulan İkinci Cumhuriyet oldukça kısa süreli oldu ve 1852 yılında III. Napolyon İkinci İmparatorluğu kurunca yıkıldı. 1870 yılında başlayan Fransa-Prusya Savaşı'nda yenilen III. Napolyon bunun üzerine tahttan indirildi ve bu yönetim rejimi de Üçüncü Cumhuriyet'in kurulmasıyla fesholdundu. Fransa 17. yüzyıldan başlayarak 1960'lara dek bir sömürge devleti kimliğiyle var oldu. 19. ve 20. yüzyıllarda dünyanın dört bir yanında edindiği sömürge toprakları Fransa'yı İngiltere'den sonra ikinci büyük sömürge imparatorluğu hâline getirdi. 1919 ve 1939 yılları arasında gücünün doruklarındayken Fransız Sömürge İmparatorluğu'nun yüzölçümü 12.347.000 kilometrekareye erişti. Fransa'nın Avrupa'daki toprakları da işin içine katılınca 12.898.000 kilometrekareye ulaşan Fransız egemenlik sahası dünya topraklarının %8.6'sını kaplar durumdaydı. 9 Mayıs 1950 tarihli Schuman Bildirgesi Avrupa Birliği'nin kuruluş atağı olarak tanımlanmaktadır. I. Dünya Savaşı'ndan da, II. Dünya Savaşı'ndan da galip taraf olarak çıkmasına karşın Fransa büyük bir insan kaybına ve maddi zarara uğramış, Avrupa'daki toprakları her iki savaşta da yer yer ya da tümüyle Alman güçlerince işgâl edilmiştir. Fransa'da 1930'lu yıllara Halk Cehpesi Hükûmeti'nin yaptığı toplumsal yenilikler damgasını vurmuştur. II. Dünya Savaşı'nın sonrasında Dördüncü Cumhuriyet kurulmuş ve Fransa'nın dünya siyasi ve ekonomik politikalarında etkili bir güç olarak kalabilmesi için ülkenin mevcut durumunun korunmasına çalışılmıştır. Fransa o zamana dek elinde bulundurduğu sömürge topraklarını korumaya çalışmışsa da daha sonra bu konuda sorunlar yaşamıştır. 1946'da Çinhindi'nin yönetimini yeniden ele geçirmek için yapılan harekât Birinci Çinhindi Savaşı'nın çıkmasına neden olmuş ve 1954 yılında Dien Bien Phu Çarpışması'nda Fransız güçleri bölgesel güçlere karşı yenilerek bölgeden çekilmişlerdir. Bundan yalnızca birkaç ay sonra, Fransa Cezayir halkının başlattığı bağımsızlık savaşında yine, hatta daha sert bir direnişle karşı karşıya kalmıştır. O dönemde Pied-noir adı verilen milyonlarca Avrupa kökenli sakini olan Cezayir'in kontrolünü bırakıp bırakmamak konusunda Fransa'da büyük tartışmalar yaşanmış ve ülke bir iç savaşın eşiğine gelmiştir. 1958 yılında istikrarsız ve zayıf durumda bulunan cumhuriyetin yerine, yeni bir anayasa oluşturulması öngörülerek cumhurbaşkanının yetkilerini artıran ve günümüzde de hâlâ süren Beşinci Cumhuriyet'in kurulması kararına varılmıştır. Kurulan bu son cumhuriyetin başkanlığına Charles de Gaulle gelmiş ve Gaulle Cezayir'deki savaşı bitirecek önlemleri alırken ülkeyi de birlik içinde tutmayı başarmıştır. Cezayir Bağımsızlık Savaşı, Cezayir'in başkenti Cezayir'de yapılan barış görüşmeleriyle 1962'de çözümlenmiş ve bu olay Cezayir'in bağımsız bir ülke olmasıyla son bulmuştur. Son yarım yüzyıl içinde Fransa'nın Almanya'ya karşı yürüttüğü barışçıl tutum ve iş birliği ilişkileri Avrupa Birliği'nin ekonomik bütünleşmesinde esas teşkil etmiştir. Bu olumlu havanın en önemli sonucu ocak 1999'da avronun birlik üyesi ülkeler arasında ortak para birimi olarak kabul edilmesi olmuştur. Avrupa Birliği'nin önde gelen güçlerinden olan Fransa'da seçmenler Avrupa Birliği Anayasası oluşturmak için hazırlanan antlaşmayı halkoylamasında reddetmişse de, bu anayasa taslağının kapsadığı hükümleri bir antlaşma içinde uygulmaya sokmayı öngören Lizbon Antlaşması, Şubat 2008'de Fransız Parlamentosu'nda kabul edilmiştir.

Coğrafya

Metropolitan Fransa olarak adlandırılan, ülkenin Avrupa sınırları içinde bulunan bölümü, kıtanın batı bölümünde yer almaktadır. Ancak Fransa; Kuzey Amerika, Karayipler, Güney Amerika, Hint Okyanusu, Büyük Okyanus ve Antarktika'ya yayılan geniş bir coğrafyada çok sayıda il ve özel bölgeye de sahiptir. Bunlardan doğrudan Fransa'ya ait olanlar denizaşırı iller; kendi içlerinde bağımsız, savunma konusunda Fransa ile anlaşmalı olan ortak ülkeler ise collectivités d'outre-mer kısaca COM (Türkçe: Denizaşırı Topluluklar) olarak adlandırılır. Fransa'nın Avrupa kıtasındaki toprakları 547.030 kilometrekarelik bir alan kaplar. Bu alanla Fransa, Avrupa Birliği içinde İspanya'dan biraz farkla toprak bakımından en büyük ülke sıfatını taşır. Fransa toprakları, batıda ve kuzeyde kıyı ovalarından, güneydoğuda Alp dağ zincirine, iç Fransa'da Massif Central olarak anılan yüksek bölgelere ve güneybatıda Pirenelere kadar uzanan değişik bölgelerde, farklı yer şekillerine sahiptir. Alplerde yer alan ve Batı Avrupa'yla Avrupa Birliği'nin en yüksek noktası olan 4807 metre yüksekliğindeki Mont Blanc, Fransa ile İtalya sınırında yer almaktadır. Kıta Fransası ayrıca Loire Nehri, Garonne Nehri, Seine Nehri ve Rhône Nehri gibi büyük ve karmaşık bir akarsu ağıyla örülmüştür. En alçak noktası deniz yüzeyinin iki metre altında bulunan Camargue deltası içinde yer almaktadır. Yüzölçümü 8.680 kilometrekare olan Korsika adası ise Akdeniz kıyısındaki Nice kentine 128 deniz mili uzaklıktadır.

Fransız münhasır ekonomik bölgesi tüm dünya sularında 1 milyon km2ye ulaşır. Denizaşırı iller ve ortak topraklar da işin içine katıldığında Fransa'nın toplam yüzölçümü 674.843 kilometrekaredir. (Antarktika, Adélie Bölgesi hariç) Bu hâliyle Fransa yeryüzünün %0.45'ini kaplar. 11 milyon kilometrekareyle Fransa, Amerika Birleşik Devletleri'nin ardından dünyanın en büyük ikinci münhasır ekonomik bölgesine de sahiptir. Kıta Fransası, Avrupa anakarasının batısında, 41 ile 51 kuzey paralelleri arasında yer alır. Kuzey ve kuzeybatı kesimlerinde ılıman iklim egemendir ve denizelliğin etkisi iç bölgelerin de iklimlerini biçimlendirmektedir. Güneydoğuda ise Akdeniz iklimi egemendir. Batı kesimler okyanusal iklim etkisi altındadır ve yüksek miktarda yağış alır. Bu bölgelerde kışlar ılık ve yazlar serin geçer. İç kesimlerde sıcak, fırtınalı yazlar ve soğuk ama kurak kışlar görülür. Alplerde ve ülkenin diğer yüksek kesimlerinde Alp iklimi yaşanır. Bu soğuk bölgelerde yılıın belirli dönemlerinde sıcaklıklar sıfırın altında seyreder ve yağan kar altı ay yerde kalır.

Ulaşım

31.840 kilometrelik uzunluğuyla Fransa demiryolu ağı, Batı Avrupa'nın en gelişmişidir. Fransa'da demiryolları Fransa Ulusal Demiryolları Kurumu tarafından işletilir. Fransız yüksek hızlı trenleri Thalys, Eurostar ve 320 kilometre hıza çıkabilen TGV'dir. Eurotunnel Shuttle ile birlikte Eurostar, Manş Tüneli'nde işleyerek Fransa ile Birleşik Krallık'ı birbirine bağlar. Bunun yanı sıra Fransa, Andorra dışındaki tüm komşularına demiryolu ağıyla bağlıdır. Şehiriçi ve şehirlerarası ulaşımda da yeraltı demiryolu sistemleri ve otobüs hatlarını tamamlayan tramvay hatları oldukça gelişmiştir. Demiryollarının bu denli gelişmiş olmasının başlıca nedeni şehirlerarası yolcu taşımacılığının SNCF'in tekelinde olması, yani özel otobüs firmalarının olmamasıdır. Fransa'da ayrıca uzunluğu toplamda 893.300 kilometreyi bulan bir karayolu ağı da bulunmaktadır. Başkent Paris ve çevresi en yoğun yol ve otoyol ağıyla örülmüş durumdadır ve ülkenin hemen her köşesiyle doğrudan bağlantısı bulunmaktadır. Fransa'daki yollarda ayrıca komşu ülkeler Belçika, İspanya, Andorra, Monako, İsviçre, Almanya ve İtalya'daki kentlerden gelen yoğun bir de uluslararası trafik vardır. Araçlar için yıllık ruhsat kayıt ücreti ya da yol vergisi alınmamaktadır ancak otoyollara girişlerde gişeler aracılığıyla ücret toplanmaktadır. Yeni araba pazarı büyük ölçüde yerli markaların egemenliğindedir: Renault %23 (Fransa'da 2003 yılında satılan arabalara oranı), Peugeot (%20.1) ve Citroën (%13.5).Fransa dünyanın en uzun köprüsü olan Millau Viyadüğü'ne ev sahipliği yapmaktadır ve ülkede Normandiya Köprüsü gibi pek çok önemli köprü daha bulunur. Fransa'da yaklaşık olarak 478 adet havaalanı bulunmaktadır. Paris dolaylarındaki Charles de Gaulle Uluslararası Havalimanı ülkedeki en işlek ve en önemli hava ulaşım merkezidir. Bu havalimanı ülkenin emtia ve yolcu ulaşımında en yoğun trafiği üstlenen merkezidir ve Paris'i dünyanın hemen hemen tüm büyük kentlerine bağlar. Air France, ülkenin ulusal ve resmî havayolu kurumu olmasına karşın ülkede pek çok sayıda yerli ve yabancı ulaşım firması da faaliyet gösterir. 10 adet büyük ölçekli limana sahip olan Fransa'nın en büyük limanı Marsilya'da bulunur ve bu liman aynı zamanda Akdeniz'deki en büyük liman olma özelliğini taşır. 14.932 kilometre uzunluğundaki suyolu ağı Fransa'da ulaşımın bir başka türüdür. Midi Kanalı aracılığıyla Akdeniz ve Atlas Okyanusu, Garonne Nehri'nden birbirine bağlanır.

Yönetimsel Birimler

Fransa, toplamda 26 yönetimsel bölgeye ayrılmıştır. Bunlardan 22'si metropolitan Fransa olarak anılan, Fransa'nın Avrupa'da kalan toprakları içinde yer alır. 22 bölgeden anakara dışında kalan tek bölge Korsika Adası'dır. Geri kalan 4 bölge Fransa'nın denizaşırı topraklarındadır. Fransa'da yer alan tüm bu bölgeler ayrıca illere ayrılmıştır. Bu iller genelde alfabetik sıraya göre numaralandırılmıştır. Bu numaralar posta kodlarında ve araç plakalarında kullanılır. Fransa'da département adı verilen 100 il vardır ve bu illerde toplam sayıları 342'yi bulan ilçelere (arrondissement), bunlar da sayıları 4.032 olan kantonlara ayrılmıştır. Fransa'nın en küçük ölçekteki yönetimsel birimi seçilmiş birer başkanca yönetilen ve köy olarak adlandırılabilecek olan komünlerdir. Komünler hiyerarşide kantonların ardından gelirler. Fransa'da yer alan komünlerin sayısı 36.680'dir. Bu bölgeler, iller ve komünler birer yerel meclise sahiplerdir ve bir yönetici tarafından yönetilirler. Arrondissement adı verilen ilçeler ve kantonlar ise yalnızca belediye çapında yönetilmektedir. Ancak durum geçmişte böyle değildi. 1940'a dek ilçelerin de bir meclisi oluyordu ancak bu uygulama Vichy rejiminde askıya alındı ve Dördüncü Cumhuriyet'in kurulmasıyla 1946 yılında tümüyle ortadan kaldırıldı.