22 Mayıs 2013 Çarşamba

BULGARİSTAN

Bulgaristan 

Balkanlar’daki halk cumhuriyetlerinden biridir. Kuzeyinde Romanya, doğusunda Karadeniz, güneyinde Türkiye ve Yunanistan, batısında Yugoslavya vardır. Yüzölçümü 110 994 km2, nüfusu 7,364,570′dir. Bulgaristan’ın başkenti Sofya’dır.
Doğu-batı doğrultusunda uzanan Balkan dağları Bulgaristan’ı ikiye ayırır. Bu dağların en yüksek yeri Botev (Yumrukçal) tepesi2 376 myüksekliktedir. Güneybatı kesimi Rodop dağlarıyla kaplıdır. Rodop’ların en yüksek yeri Rila dağındadır (2 990 m). Balkan ve Rodop dağları arasında Meriç nehrinin suladığı verimli bir ova uzanır. Bulgaristan’ı sulayan diğer akarsular Meriç’in kolları olan Arda, Tunca çaylarıyla Tuna’ınn kolları olan İsker, Yanta, Osmar nehirleridir.
Bulgaristan’ın dörtte biri ormanlarla kaplıdır. Halkın çoğu tarımla uğraşır. Güneyde tütün, pamuk, meyve ve gül yetiştirilir. Tütün ile gülyağı dış ticarette önemli yer tutar. 1945′ten beri topraklar kollektif çiftlikler halinde işlenmektedir. Dağlık bölgelerde hayvancılık yapılır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra ağır endüstri, elektrik, kimya endüstrileri gelişmiştir.
Bulgaristan’da yüz binlerce Türk yaşar. Nüfusun onda birini meydana getiren Türkler daha çok ülkenin kuzeydoğusunda ve Rodop dağları bölgesinde otururlar.
Bulgaristan Tarihi
Eskiden Traklar’ın yerleştiği Bulgaristan toprakları, M.Ö. I. yüzyıl sonlarında Roma İmparatorluğu topraklarına katıldı. 395′te bu bölge Doğu Romanın (Bizans’ın) payına düştü. VII. yüzyılda, Türk boylarından biri olan Bulgarlar Volga çevresindeki yurtlarından göç ederek Tuna’nın güneyine yerleştiler. 870′te Kral Boris’in Ortodoks olmasından sonra bu kavim dilini de değiştirerek Slavlaştı, X. ve Xi. yüzyıllarda tekrar Bizans’ın egemenliği altına giren Bulgaristan, XII. yüzyılda bağımsız bir Balkan devleti durumuna girdi. 1396 yılında bütün Bulgaristan, Osmanlı imparatorluğuna katıldı, Türkiye’nin bir parçası oldu. 1878 Berlin antlaşmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı, iç işlerinde bağımsız bir prenslik oldu. Bulgaristan 1908′de bağımsızlığını ilân etti. Balkan Savaşında Türkiye’ye karşı savaştı. II. Dünya Savaşı’nda bir süre Alman işgalinde kaldı. 1944′te bu bölgedeki Alman cephesi bozulunca Rusya Bulgaristan’a savaş açtı, Bulgar topraklarına girdi. Bulgaristan bir halk cumhuriyetidir.

MISIR

Mısır

mısır haritasıResmi adıyla Mısır Arap Cumhuriyeti, ya da kısa ve yaygın adıyla sadece Mısır denilir.
Mısır cumhuriyetle yönetilen bir Arap ülkesidir. Halkının çoğunluğu Müslüman Araplardan oluşur. Başkenti Kahire'dir. Ülkenin cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'dir. Ülke başbakanı ise Kemal Ganzuri'dir. Mısır'ın yasama organı ise Mısır Halk Meclisi'dir.
Kuzey Afrika'nın nüfusu en büyük olan ülkesidir. Nüfusun büyük bir bölümü Nil Nehri boyunca yerleşmiştir. Akdeniz ve Kızıldeniz'e kıyısı bulunan Mısır'ın, batısında Libya, güneyinde ise Sudan yer almaktadır. Mısır, Asya kıtasında yer alan kısmı Sina Yarımadasıüzerinden Filistin ve İsrail ile komşudur. Mısır'dan geçen Nil Nehri, sularını Akdeniz'e boşaltmaktadır. Medeniyetin beşiği olan Ortadoğu'da bulunan bir ülkedir. Ülke 1,010,000 kilometre kare kapsayan bir toprak parçasına ve 2012 tahminiyle yaklaşık 90 milyon nüfusa sahiptir.
Mısır'ın yaklaşık 7,000 yıllık bir geçmişi vardır. İlk medeniyetten buyana birçok yönetim, ülke ve kavim gelmiş ve geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun bir vilayeti olmuştur. 1922'de bağımsızlaşmış ve 1953'de cumhuriyet ilan edilmiştir. En son 2011 Mısır Devrimi ile 32 yıl Mısır'ı yöneten Hüsnü Mübarek gitmiştir ve ülke demokrasiye geçiş sürecine başlamıştır.
Uluslararası alanda çoklu ilişkileri vardır. İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği ve Asya Birliği'ne üye olmakla beraber, hem doğu hemde batı ülkeleri ile dengeli ilişki içindedir.

Antik Mısır 

Antik Mısır (KhemetEgypt), Antik Çağ'daki en büyük medeniyetlerdendir. Kuzeydoğu Afrika'da Nil Nehri'nin denize ulaştığı yarısı çevresinde yayılmış antik bir uygarlıktır. Uygarlığın yayıldığı bölge, bugünkü Mısır toprakları içinde yer almaktadır. MÖ 3.050 yılları civarında kuruluşundan önce, "Aşağı Mısır" (Nil Deltası ve güneyi, şimdiki Kuzey Mısır) ve"Yukarı Mısır" (Teb kenti merkez olmak üzere günümüz Güney Mısır'ı) olarak ikiye ayrılmaktaydı. Uygarlık, MÖ 3.150  dolaylarında ilk firavunun yönetimi altında Aşağı Mısır'ı ve Yukarı Mısır'ı politik olarak birleştirdi. Bu politik birlik, izleyen 3 bin yıl boyunca sürdü.
Yukarı Mısır'ın tarihine değin bulunan en eski bilgiler MÖ 6000'li yılları göstermektedir; ancak kurucusu Tiu'nun doğum tarihi ya da yaşadığı dönem hala sırdır. Aşağı Mısır'a gelince, bilinen kurucusu Ro en ünlü kralı da Akrep Kral filminde de ilham alınan Scorpion of Egypt (Mısır Akrebi), Zekhen'dir. Yukarı Mısır'ı kendi yönetimi altında birleştiren Zekhen'den sonra kral olan Narmer, Delta bataklıklarına doğru yayılmayı sürdürmüştür.
Narmer'in kuzey Mısır'daki; Wazner'in güney Mısırdaki egemenliği sonrasında; Hor-Aha (ya da Menes olarak bilinir) birleşik Mısır İmparatorluğu'nun ilk firavunuydu.
Antik Mısır'ın Primadleri
Antik Mısır tarihinde, arada Orta Krallık olarak adlandırılan görece istikrarsız dönemlerin yaşandığı bir dizi istikrarlı krallık dönemleri yer almaktadır. Antik Mısır, Yeni Krallık döneminde en gelişkin düzeyine ulaştı. Ardından, ağır seyreden bir gerileme dönemine girdi.
Eski Mısır uygarlığının başarısı, kısmen Nil Vadisi'nin koşullarına uyum sağlamakta gösterdiği beceriden gelmektedir. Taşkınların öngörülmesi ve verimli vadinin kontrollü sulanması, toplumsal ve kültürel gelişmeyi besleyen ürün fazlasının üretilmesini sağlamıştır. Ürün fazlasının kullanılmasıyla siyasi otorite, Nil vadisi ve onun civarındaki çöl arazisindeki madenleri işletmek, özgün bir yazı sistemini erken evrelerde geliştirmek, karmaşık inşaa ve tarım projelerini hayata geçirmek, dış dünya ile ticareti geliştirmek ve yabancı istilacıları uzak tutmaya ve Mısır üstünlüğünü kabul ettirmeye yönelik bir askeri yapılanışı sağlamak için gerekli kaynakları sağlamıştır. Bu yöndeki faaliyetleri harekete geçiren ve planlayıp örgütleyen, seçkin yazmanlardan oluşan bir bürokrasi, dini liderler, bir Firavun'un denetimi altındaki yöneticiler topluluğuydu. Bu unsurlar, aynı hedeflere yönelik olarak yönlendirildi ve bölgede yerleşik insanları, ayrıntılı düzenlenmiş bir dini inançlar sistemi çerçevesinde bir araya getirdi.

KÜBA

  KÜBA

Küba tarihi ve kültürü ile kesinlikle görülmesi gereken bir ülkedir. Dünyada bütün ülkelere örnek teşkil etmiş olan halk devriminin gerçekleştiği, günümüzde de sosyalist cumhuriyet ile yönetilen ülkedeki vatandaşların her türlü sağlık, eğitim hizmetleri devlet garantisi altında olup bu rahatlığı yaşayan halk salsa, müzik ve eğlence ile yaşamaktadır. Yerel halkın maddi durumları iyi olmasa bile bu şekildeki yaşamları ile dünya üzerinde en uzun ömürlü insanlardır. Küba kültür olarak köken bakımından İspanyol ve Afrika etkisinin en belirgin izlerini taşır.
Gerek balayı, gerek turistik, gerekse kültürel anlamda her seyahat anlayışına cevap verebilen bu ülke turistlerin gezi listesinde herzaman en üst sıralarda yer almıştır. Havana, Varadero, Trinidad, Vinales Valley, Pınar Del Rio ve Santa Clara ülkenin görülmesi gereken bölgeleridir.
Küba genel olarak yıl boyunca iyi bir havaya sahip ülkelerden birisi olduğu gibi aynı zamanda tatil için de güzel seçeneklerden birisidir. Hava sıcaklığı yıl içinde çok fazla değişiklik göstermez. Seyahat için en uygun zamanlar hava sıcaklığına bağlı olarak Aralık-Nisan arasıdır. Mayıs-Ekim arası yağmurlu sezon olarak bilinir. Bu mevsim aynı zamanda sıcaklığın en yüksek olduğu zamanlardır. Özellikle Temmuz-Ağustos ayları en sıcak aylardır.
Küba halkı spora çok düşkündür.Voleybol, atletizm, basketbol, boks ve beyzbol gibi sporlar burada çok yaygındır. Özellikle beyzbol çok oynanmaktadır.

Küba aynı zamanda edebiyat bakımından da oldukça zengin bir mirasa sahiptir. 19. yy'da yaşamış şair Jose Marti ile 20. yy'da yaşamış olan Nicolás Guillén önemli kübalı edebiyatçılardandır. Ünlü şarkı Guantanamera Küba'nın devrimci kahramanı Jose Marti'nin eseridir.

Küba mutfağı hemen hemen tamamiyle İspanyol vekarayip karışımıdır. Domuz eti,siyah fasulye, deniz mahsülleri çok tüketilir. En cok tüketilen içecek ise kahvedir… Keskin bir tadı olan bu kahve küba’da oldukça yaygındır…
Küba, Meksika Körfezinin açıklarında Florida'nın Güney açıkları ile Venezuela'nın Kuzey açıklarında Karayip denizinde konumludur.
 

İSVİÇRE

 İSVİÇRE

İsviçre (Almanca: die Schweiz, Fransızca: la Suisse, İtalyanca: Svizzera ve Romanş: Svizra), resmî adıyla İsviçre Konfederasyonu, Orta Avrupa’da Alp Dağlarında yer alan ve denize kıyısı bulunmayan bir ülke. Kuzeyinde Almanya, batısında Fransa, güneyinde İtalya ve doğusunda Avusturya ile Lichtenstein’a komşu olan ve tarihsel olarak bir konfederasyon olan ülke 1848 yılından beri bir federasyondur. Bankacılık ve finans sektörlerinde çok güçlü bir ekonomiye sahip olan İsviçre uzun süredir siyasi ve askerî tarafsızlık geleneğine sahiptir. Bu nedenlerden ötürü birçok uluslararası örgüte evsahipliği yapmaktadır.

Ülkenin resmî Latince adı olan Confoederatio Helvetica, Helvetler Konfederasyonu anlamına gelmektedir. Dört resmî dilden herhangi birine öncelik vermemek amacıyla Latince kullanılmaktadır. Ülke kısaltması olarak (CH) kullanılmasının nedeni de budur. Fransızca (Confédération suisse), İtalyanca (Confederazione Svizzera) ve Romanş (Confederaziun svizra) resmî adları “İsviçre Konfederasyonu” olarak çevrilirken Almanca resmî ad olan Schweizerische Eidgenossenschaft “İsviçre Ant Kardeşliği” ya da “İsviçre Sözleşme Ülkesi” anlamına gelir.
Siyasi yapı




Federal Saray, Bern
Çift meclisli İsviçre parlamentosu Federal Meclis, Federal Konsey’den ayrı olarak temel iktidar merkezidir. Federal Meclisi oluşturan Eyaletler Konseyi ve Ulusal Konsey yasa çıkarmak da dahil olmak üzere her açıdan eşit güce sahiptir.
1999 anayasasına göre, federasyona özel olarak delege edilmemiş tüm güçler kantonların elindedir.
Eyaletler konseyinin 46 üyesi (her kantondan iki ve yarım kantondan bir olmak üzere) doğrudan her kantonda seçilir. Ulusal Konsey’in 200 üyesi ise nispi temsil esaslarına dayanarak seçilir. Her iki meclise seçilenlerin görev süresi 4 yıldır. Referandumlar yoluyla her yurttaş federal hükümet tarafından kabul edilmiş yasaların geçerliliğini sorgulayabilir ve federal anayasaya düzeltme yapılmasını isteyebilir. Bu haklar İsviçre’yi doğrudan demokrasi uygulanan bir ülke yapmaktadır.
Yürütme erki ve devlet başkanlığı görevi yedi üyeden oluşan Federal Konsey’de toplanmıştır. Her ne kadar anayasaya göre Meclis Konsey üyelerini seçse ve denetlese de, yasama sürecini yönlendirme ve federal yasaları uygulama konusunda Federal Konsey yavaş yavaş önde gelen bir role kavuşmuştr. Özel temsil görevlerini yürütmek üzere konseyi oluşturan yedi kişi içinden bir kişi bir yıllığına İsviçre Konfederasyon Başkanı olarak seçilir.
1959 yılından Aralık 2003’e kadar Federal Konsey’de İsviçre’nin dört önemli siyasi partisi, federal meclisteki temsil oranlarına göre oluşan “sihirli formüle” göre temsil edilmiştir: 2 üye Hristiyan Demokratlardan (CVP/PDC), 2 üye Sosyal Demokratlardan (SPS/PSS), 2 üye Liberal Demokratlardan (FDP/PRD), ve 1 üye de İsviçre Halk Partisinden (SVP/UDC). Konseydeki bu geleneksel üye dağılımı herhangi bir yasa ile tanımlanmamıştır ve 2003 seçimlerinden sonra Hristiyan Demokratlar ikinci sandalyelerini, o yıl meclis seçimlerinde en güçlü parti olarak çıkan İsviçre Halk Partisine kaptırmıştır.
Federal Yüksek Mahkeme’nin görevi kanton mahkemelerinden gelen temyizlere ve federal yönetimin idarî kararlara bakmaktır. Yüksek Mahkeme yargıçları, altı yıllık görev süresi için Federal Meclis tarafından seçilir.
Doğrudan demokrasi

1848 federal anayasanın uygulanmaya başlandığından beri İsviçre Dünya üzerinde eşi benzeri olmayan bir hükümet sistemine evsahipliği yapmaktadır: Doğrudan demokrasi. Parlamenter demokrasi’nin vazgeçilmez ögeleri olan meclis ve konseyler de bulunduğundan kimi zaman bu sistem yarı-doğrudan sistem olarak da adlandırılır. İsviçre doğrudan demokrasisinin federal düzeydeki araçları halkın hakları denilen anayasal girişim ve referandumdur. Kanton ve belediye düzeyinde de bu araçlar daha geniş ve farklı olarak uygulanmaktadır.
Meclis tarafından onaylanmış bir yasanın geçerliliğini sorgulamak isteyen bir grup yurttaş eğer yasanın çıkmasından sonraki 100 gün içinde yasaya karşı 50.000 imza toplayabilirlerse federal bir referandum isteğinde bulunabilirler. Bu durumda yasanın kabulu ya da reddi için ulusal düzeyde ve basit çoğunluk ile karar verilen bir oylama yapılır. Federal bir yasaya karşı sekiz kanton birleşerek de referandum isteğinde bulunabilir.
Benzer şekilde yurttaşlar bir anayasal değişikliği 18 aylık bir süre içinde destekleyen 100.000 imzaya ulaşabilirlerse federal anayasal girişim ile ulusal oylamaya gidebilirler. [4] Meclis anayasal değişiklik isteğini tamamlayıcı olarak karşı öneri getirebilir ve seçmenler her iki önerinin kabulu durumunda seçeneklerini oy pusulalarında işaretler. Anayasal değişikliklerin, ister meclis tarafından getirilmiş ister anayasal girişimle sunulmuş olsun kabul edilmesi için hem ulusal düzeydeki oylamanın sonucunun çoğunluğu hem de kantonların sonuçlarının çoğunluğu olmak üzere çifte çoğunluk aranır. [5]
İsviçre’de bulunan uluslararası örgütler

Özellikle İsviçre’nintarafsızlığı nedeniyle hatırı sayılır bir miktarda uluslararası örgütün merkezi İsviçre’de bulunmaktadır. 1863 yılında İsviçre’de kurulan Kızıl Haç’ın merkezi hâlâ buradadır. İsviçre Avrupa Birliği’nin bir üyesi değildir ve 1990’ların başında yapılan referandum sonucunda İsviçre halkı AB’ye katılmayı reddetmiştir. 2002 yılında Birleşmiş Milletler’e katılan İsviçre, bu örgüte en son katılan ülkelerden biridir.
Enerji politikası

İsviçre’de üretilen enerjinin %40’ı nükleer enerji ve %60’ı hidroelektrik kaynaklıdır.
18 Mayıs 2003 tarihinde, Moratorium Plus adındaki halk girişimi yeni nükleer enerji santrallerinin yapımını yasaklayan yasanın uzatılmasını istedi. Ancak hem Moratorium Plus hem de Electricity Without Nuclear girişimleri bu sefer kabul görmedi: Moratorium Plus 41.6% evet ve 58.4% hayır oyu; Electricity Without Nuclear 33.7% evet ve 66.3% hayır oyu. 10 yıldır yeni nükleer enerji santrallerinin yapımı konusundaki moratoryum, 1990 yılında oylanan ve 54.5% evet oyuna karşı 45.5% hayır oyuyla kabul edilen bir halk girişiminin sonucuydu.
Coğrafya




İsviçre haritası




Doğudaki Graubünden kantonunda Sent’ten bir kış manzarası.
41.285 kilometrekarelik yüzölçümüyle İsviçre görece küçük bir ülkedir. 7,4 milyonluk nüfusa sahip olan ülkede nüfus yoğunluğu kilometrekareye 182 kişidir. [7]
İsviçre’de üç ana topografik alan bulunur: İsviçre Alpleri, İsviçre platosu, ve Jura Dağları. Alpler, ülaaai orta ve güneyinden kateden yüksek sıradağlardır. İsviçre Alpleri’nin yüksek dorukları arasında (en yüksek zirvesi 4.634 metrelik Dufour Zirvesidir) bazılarında buzul bulunan sayısız vadi yeralır. Buralarda doğan Ren, Rhône, Inn, Aare ve Ticino gibi Avrupa’nın başlıca nehirleri Cenevre Gölü, Zürih Gölü, Neuchâtel Gölü ve Konstanz Gölü gibi göllere dökülür.
Ülkenin daha yoğun nüfusa sahip olan kuzey kısmı daha düzlük de olsa kuzeybatıda bulunan daha küçük Jura Dağları gibi dağlık da olabilir. İsviçre’nin iklimi genel olarak ılıman olsa da yüksek dağlardaki zorlu şartlardan İsviçre’nin güney ucundaki sıcak Akdeniz iklimine kadar bölgeden bölgeye değişiklik gösterir.
Yüksek dağlarla ayrılan birçok vadinin varlığı nedeniyle İsviçre’nin ekosistemleri çok hassastır ve hemen hemen her vadide kendine özgü ekolojiler oluşmuştur. Dağlık bölgelerde de diğer yükseltilerde bulunmayan zengin bir bitki örtüsü bulunur.

NORVEÇ

NORVEÇ

DEVLETİN ADI: Norveç Krallığı
BAŞŞEHRİ: Oslo
YÜZÖLÇÜMÜ: 323.878 km2
NÜFUSU: 4.283.000
RESMİ DİLİ: Norveççe (Bokmal, Nynorsk), Samisk (Laph)
DİNİ: Norveç Lüther
PARA BİRİMİ: Krone (= 100 Ore)
İskandinavya Yarımadasının kuzeyini ve batısını ihtiva eden, Batı Avrupa’nın en kuzeyinde kalan bağımsız bir krallık.
 

Norveç tarihi hakkında yazılmış ilk yazılı dökümanlara göre, ülke topraklarında, 9. yüzyıla kadar, Alman kabilelerinin kurmuş olduğu birçok küçük krallıklar vardı. 872 yılında Kral Harold the Fairhaired, bu krallıkları tek bir Norveç Krallığı altında birleştirdi. O zamanlar ülke, Nortuagua veya Nordveg adıyla bilinirdi. 1000 yılına kadar Norveç’in ilk yerlileri olarak bilinen Vikingler, yaptıkları sağlam gemilerle Avrupa’da birçok yerlere saldırdılar. İnsanların korku içinde yaşamalarına sebep oldular. Gittikleri yere kan, vahşet, ölüm ve korku götürüyorlardı. Fakat çok geçmeden ekonomik sıkıntılar sebebiyle meydana gelen iç çatışmalar, Norveç’i huzursuz bıraktı. Arkasından 14. yüzyıl başlarında “Kara Ölüm” adını verdikleri veba hastalığı Norveç halkına ölüm ve dehşet getirdi. Hemen hemen nüfusun yarısı bu hastalıktan öldü. Hıristiyanlığın ülkeye girdiği sıralarda, mükemmel olan tarım, ticaret ve denizcilik felce uğradı. Norveçlilerin deniz üstünlüğünün yerini, derin ve acı bir fakirlik aldı.
1397 yılında İsveç, Danimarka ve Norveç, Danimarka Kralı idaresi altında Kalmar birliğini kurdular. 1523’te İsveç bu birlikten ayrıldı. 1814 yılına kadar Danimarka’ya bağlı olarak yaşayan Norveç, 17 mayıs 1814’te Eidsvoll’da bir bağımsızlık deklerasyonu yayınladı. Yeni bir meclis açarak, ilk anayasasını hazırladı. 1905 yılında Danimarkalı Prens Charles’in Norveç Kralı ilan edilmesiyle de, ülke tam bağımsız bir krallık haline geldi.
Norveç Birinci Dünya Harbi esnasında tarafsızlığını ilan etti. Buna rağmen, savaş boyunca 2000 Norveçli denizci öldürüldü. İkinci Dünya Harbi patlak verdiğinde Norveç yine tarafsız idi. Fakat Almanlar, 9 Nisan 1940 tarihinde İskandinavya Yarımadasına taarruz etti. Norveç, 1945 yılına kadar Alman işgali altında kaldı. Alman Nazi iktidarı, 35.000 Norveçliyi tevkif etmiş ve 1500’ü aşkın Yahudiyi yerlerinden kovmuştu. Bunun üzerine Norveç, müttefikler tarafında yer aldı. Ülkenin işgali 8 Mayısta Almanların çekilmek zorunda kalmasıyla son buldu. Sürgüne gönderilmiş olan Kral Haakon, ülkesine dönerek tekrar Norveç birliğini sağladı.
Harbin getirdiği felaketler Norveç’i oldukça yıpratmıştı. Müttefik kuvvetlerin, Alman ordularını mağlup etmesiyle, Alman işgalinden kurtulan Norveç yine müttefik kuvvetlerin dış yardımlarıyla ekonomisini çıkmazdan kurtarabildi. ABD’nin sağladığı 350 milyon dolarlık Marshall Planı yardımı Norveç’i rahatlattı. Batı ve Doğu arasında stratejik bir mevkide yer alması ve Rusların Çekoslovakya’yı işgal etmesi yüzünden 4 Nisan 1949’da NATO’ya katıldı.
1930 yılından beri iktidarda bulunan İşçi Partisi, 1965 yılında anti-sosyalist partilerin koalisyona gitmeleri üzerine düştü. Yerine Merkez Partili Per Borten başkanlığındaki koalisyon hükümeti geldi. 1971 yılında Ortak Pazar üyeliği için ortaya çıkan meseleler sebebiyle bu hükümet de düştü. 1972 de yapılan halk oylaması neticesinde Ortak Pazar üyeliği, % 47 kabule karşılık % 53 hayır oyu ile reddedildi.
1981 seçimlerinde anti-sosyalist iktidar, ezici bir üstünlükle tekrar hükümet oldu. Yeni hükümet, Muhafazakar Parti liderliğinde ülke yönetimini ele aldı. 1985 seçimlerini İşçi Partisi kazanarak Brundtland başbakan oldu. 1989 seçimlerinde İşçi Partisinin oy kaybetmesi üzerine Brundtland 1989 Eylülünde başbakanlıktan çekildi. Muhafazakar Parti başkanı Jan Peder Syse başkanlığında azınlık hükümeti kuruldu. 1990’da Norveç’in Avrupa topluluklarıyla münasebetlerinin geleceği konusunda Muhafazakar Parti kendi içinde anlaşmazlığa düşmesi üzerine hükümet istifa etti. Yerine yeniden İşçi Partisi azınlık hükümeti kurdu. Ülkenin çok sevlien kralı V. Olav’ın 17 Ocak 1991’de ölümü üzerine tahta oğlu V Harold geçti. Hükümet 1992’de Avrupa Ekonomik Alanına katılma anlaşması imzaladı. Arkasından parlemantoda onaylanan kararla hükümet AT’ye üyelik başvurusunda bulundu.
Fiziki Yapı
Norveç, Batı Avrupa’nın en kuzeyinde bulunan ve kabaca İskandinavya Yarımadasının kuzey ve batısını ihtiva eden bir ülkedir. 57° 58’ ve 77° 11’ Kuzey enlemleriyle 4° 39’ ve 31° 10’ doğu boylamları arasında yer alır. Kuzey Kutup Dairesi, ülkenin en dar yerinden geçer ve yaklaşık üçte bir topraklarını daire içerisine alır.
Doğusunda Finlandiya, İsveç ve Rusya vardır. Kuzeyi, Kuzey Buz Denizi ve Barents Denizi, batısı Atlantik Okyanusu (Norveç Denizi) ve güneyi Skagerrak ve Kuzey Deniziyle örtülüdür. Yüzölçümü 323.878 km2dir. Kıyıları boyunca, yaklaşık 150.000’in üzerinde ada ve deniz kayalıkları mevcuttur. Norveç yüzölçümü, kolonileriyle birlikte 387.014 km2ye ulaşır. Bu yüzölçümüyle, Rusya Federasyonu hariç, Avrupa’nın beşinci büyük ülkesidir. Kuzeyde yaklaşık 650 km uzağındaki Svalbord, 1000 km batıdaki Jan Mayen Adası, Antarktika, yakınlarındaki Bouvet ve Peter I. Adaları ve Avrupa’daki en büyük buzul olan 890 km2lik Jostedalsbre Buzul Adası, sahip olduğu başlıca büyük toprak parçalarıdır.
Norveç, kuzeyden güneye, Kuzey Buz Denizi ile Kuzey Denizi arasında yaklaşık 1800 km uzunluğa sahiptir. En geniş yeri 435 km ile 60° kuzey enleminin geçtiği yer ve en dar yeri ise 68° kuzey enleminin geçtiği 6 km’lik Tysfjord’dan, İsveç sınırına uzanan şerittir. Bütün kıyılarının hemen her tarafı fiordlarla kırılmıştır. Bazan bu su girintileri iç kısma 150 km kadar girebilmektedir.
İskandinavya Yarımadasının omurgasını teşkil eden eski zaman kristal dağ kütlelerinin büyük bir bölümü Norveç toprakları boyunca uzanır. Bu dağların güney Norveç’te kalan kısmına Langfjelteno (Uzun Dağlar) adı verilir. Aynı zamanda bir yayla görünümündedir. Bu yüzden diğer bir adı da Hardanger Yaylasıdır. Ortalama 1000 m yüksekliğindeki bu dağlık bölgenin en yüksek yeri olan 2469 metrelik Galdhopiggen Tepesi, ülkenin de en yüksek yeridir. Uzun Dağlar, kuzeye doğru gittikçe yükselir. Bu dağ zincirinin diğer önemli olanları Jotunheim, Doğrefiell (Doğre Dağları) ve Kjolen dağlarıdır. Ülke, dağların ve fiyortların (su girmeleri) durumuna göre altı bölgeye ayrılır; Bunlar Ostlandet, Sorlandet, Vestlandet, Trondelag, Kuzey Norveç ve Svalbard (Spitsbergen) bölgeleridir.
Ostlandet, Norveç’in en önemli ve en verimli topraklara sahip bölgesidir. Bölgede yaklaşık 580 km uzunluğundaki ülkenin en uzun nehri olan Glomma Nehri ve en büyük gölü olan 375 km2 yüzölçümlü Mjosa Gölü yer alır. Sorlandet, ülkenin ancak % 5’ini ihtiva eder. Vestlandet bölgesiyse, en engebeli ve devamlı karlı dağların ve derin su girmelerinin (fjord= fiyort) bulunduğu bölgedir.
Ülkenin güneyine yakın orta bölümde bulunan büyük Trondheim Fjord (su girmesi) civarındaki nispeten alçak yerler, Trondelag bölgesine aittir. Bu bölge oldukça verimli topraklara sahiptir. Trondelag bölgesi umumiyetle geniş ve açık arazilerden teşekkül etmiştir.
Kuzey Norveç, ülkenin en geniş bölgesidir. Norveç’in en kuzeyinde kalan bölge en az nüfusludur. Göçebe çobanların yaşadığıFinnmark Yaylasının bulunduğu bu bölge, Norveç topraklarının % 35’ini ihtiva eder. Norveç’in yaklaşık 650 km kuzeyinde, Kuzey Buz Denizinde yer alan Şvalbard Adaları 62.700 km2lik bir yüzölçüme sahiptir.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Norveç nüfusu 4.283.000’dir. Norveç, nüfus yoğunluğu bakımından İzlanda hariç, Avrupa’nın en küçük ülkesidir. Km2ye ancak 13 kişi düşmektedir. İkinci Dünya Harbinden sonraki dönemde yıllık nüfus artış oranı % 2’yi geçmemiştir. Nüfusun % 44,2’ye yakın bir bölümü şehir merkezlerinde oturur.
Nüfus dağılımı, bölgelere göre eşit değildir. Kuzey toprakları çok seyrektir. Toplam nüfusun yaklaşık % 75’i Oslo-Trondheim arası bölgededir.
Ülkenin en kalabalık yeri Oslo ve çevresi, toplam nüfusun % 40’ına sahiptir.
Bugünkü Norveç resmi dili iki tanedir; Bokmal (Kitap dili) ve Nynorsk (Yeni Norveç=Yeni İskandinav). Bakmal, Danimarka dilinden Norveçleştirilmiş bir dildir. Nüfusun dörtte biri ise Nynorsk dilini konuşur.
Norveçliler, resmi dilden başka, birbirinden farklı yüzlerce lehçelerle konuşur. Bu lehçeler, iki ana dil grubundan türemiştir. Bunlardan biri ülkedeki en büyük topluluk olan Sea Lapps’ın (Denizci Laponyalılar) konuştuğu dil, diğeriyse, en küçük topluluk olan Lpps’lerin (Samer Laponyalılar) konuştuğu Samisk (Laponyaca) dilidir. Ayrıca Almanca, özellikle ticari alanda oldukça yaygın durumdadır.
Ülkenin dini, resmi olarak Protestan Lutherist’dir. Halkın % 90’ı bu inançtaki devlet kiliselerine bağlıdır. Nüfusun % 4’üyse çeşitli Metodist, Katolik, Baptist, Yahudi ve Ortadoks gruplarından teşekkül etmiştir. Oslo çevresinde Pancap dili konuşan yaklaşık 25.000 Pakistanlı Müslüman mevcuttur.
Siyasi Hayat
Norveç, anayasaya sahip, soydan soya geçen bir monarşik rejimle idare edilir. Devlet başkanı kraldır. Kralın, hükümetle beraber yürütme gücü vardır. Kanunlardaki kralın imzaları, hükümet içindeki ve parlamentoya karşı sorumlu bir bakan tarafından yeniden tasdik edilir. Kral sadece sembolik hükümet başkanıdır.
Yasama meclisi 155 üyeden meydana gelir. Seçimlerde oy kullanma yaşı 18’dir. Yargı gücü, Yüce Divan yani Yüksek Mahkemededir. Hükümet kabinesi, bir başbakan ve yedi üyeden meydana gelir. Üyeler, en az 18 yaşında ve Protestan (muhafazakar) Luther Devlet Kilisesi üyesi olmak mecburiyetindedirler. Çoğu parlamenter sistemlerin aksine, hükümet kabinesi ve kral, meclisi feshedemez ve yeni seçimlere gidemez. Meclis dört yıl için seçilir. Yargı gücü, yasama ve yürütme güçlerinden bağımsız ve ayrı bir güçtür. Kanuni meselelerde en üst mercidir.
Norveç, idari olarak 19 eyalete, bunlar da 450’den fazla belediyeye ayrılmıştır. Eyalet yönetimi hükümeti temsil eden bir Eyalet Yürütme Konseyinin elindedir. Ülke, ayrıca polis ve şerif sorumluluk bölgelerine bölünmüştür. Mahalli idare, Belediye Konseylerine bırakılmıştır. Eyalet ve belediye seçimleri iki yılda bir yapılır.
Norveç, Doğu-Batı arasında köprü siyaseti içindedir. Rusya Federasyonuna (Eski Sovyet Rusya) komşu olması, ülkeyi 1949 yılında NATO üyesi olmaya zorlamıştır.

JAPONYA

JAPONYA
Pasifik Okyanusunda dört büyük, beş yüz orta büyüklükte ve üç bin küçük adadan meydana gelmiş bir devlet. Büyük adaların adları Hokkaido, Honşu, Kiyudiyu ve Sihoku’dur. Japonya’nın toplam uzunluğu 2400 km’dir.
Târihi
Japonya’nın ilk sâkinlerinin Doğu Asya ve Güney Pasifik adalarından gelen göçmenler olduğu sanılmaktadır. Japon halkının atalarının şimdi Yamato ırkı diye bilinen ve M.S. 3 ve 4. asırda savaşçı kabîleler ve klanlar üzerine giderek üstünlük kuran aynı ırka âit insanlar olduğu zannedilmektedir. Dördüncü yüzyılın sonunda Japonya ve Kore Yarımadasındaki krallıklar arasında temas kurulmuştu. Bu târihten sonra Japonya’da Çin’in kültür etkileri görüldü. Önce Konfüçyüs dîni ve sonra Budizm, Hindistan, Çin, Kore yoluyla 538 yılında buraya girmişti. Ülkenin ilk ve devamlı hükûmet merkezi 8. yüzyılın başında Nara’da kuruldu. 710 ile 784 yılları arasında 74 sene bu imparatorluk devâm etti. 794 yılında ise Kyoto’da yeni bir hükûmet merkezi kuruldu. Burası bin yıl kadar imparatorun oturduğu yer olmuştur. Başkentin Kyoto’ya taşınması, 1192 yılına kadar devam etmiş olan Heian devrinin başlangıcı olmuştur. 1185 yılında Danoura Savaşında Minamotolar rakip Taira Kralını yok ederek gâlip gelmişlerdir. Minemotoların iktidârı ele geçirmesi, Shogun denilen askerî liderler idâresi altında yedi asırlık bir feodal hâkimiyet devrinin başlangıcı olmuştur. 1192 yılında Minamotolar hükûmet merkezini Tokyo yakınındaki Kamakura’ya kurdular. 1213 yılında iktidar Minamotolardan, 1333 yılına kadar askerî yönetimi sürdüren Hogoların eline geçti. Bu dönemde Moğollar, 1274 ve 1281 yıllarında olmak üzere iki defâ Kuzey Kyushu’ya saldırdılar. Her iki savaşta başarılı olamayan Moğollar, ayrıca meydana gelen tayfunların tesiri ile Japonya’dan çekildiler.
1333 ile 1338 yılları arasında görülen kısa süreli imparatorlukları, Ashikaga Takauji tarafından Kyoto’da Muromachi’de kurulan yeni bir askerî yönetim tâkip etti. Bu kurulan hükûmet 1338’den 1578’e kadar iki yüz yıldan fazla bir süre devâm etmiştir. On altıncı yüzyılda Avrupalılar Japonya topraklarına ayak bastılar. Bu arada misyonerler, Hıristiyanlığı burada yaymaya çalıştılar. Bunun üzerine Japon liderleri Hıristiyanlığın ve batı düşüncelerinin Japonya için zararlı olacağına inandıkları için Hollanda ve Çin tüccarı hâric olmak üzere bütün yabancıların Japonya’ya girişini yasakladılar. İki buçuk yüzyıl süresince Hollandalı tüccarların bulunduğu bu küçük ada, Japonya ile dış dünyâ arasında tek temas noktası olmuştur. 1853 yılında Amerikalı Komodor Matthev C.Perry dört gemiden meydana gelen donanmasıyla Tokyo Körfezine girmiş, ertesi yıl tekrar Japonya’ya gelerek, Japonları kendi ülkesiyle bir dostluk anlaşması imzâlamaya iknâ etmiştir. Bu anlaşmayı, aynı yıl içinde Rusya, Büyük Britanya veHollanda ile imzâlanan anlaşmalar tâkip etmiştir. Bu anlaşmalar dört yıl sonra ticâret anlaşmalarına dönüşmüştür. Tokogaua Shogunluğunun derebeylik sistemi 1867 yılında yıkılmasına kadar geçen on yıllık süre içinde büyük bir karışıklık hüküm sürmüş ve 1868 yılında Meigi döneminin tekrar teşkilâtlanmasıyla bütün hâkimiyet yeniden imparatorun eline geçmiştir. İmparator Meigi’nin idâresinde japonya, batıda gelişmesi yüzyıllar süren şeyleri kısa bir sürede başarmaya koyulmuş, modern sanâyileri, politik kuruluşları ve modern bir toplum modeli ile modern bir millet meydana getirmiştir. Japonya 1894-1895 yıllarında Çinlilerle, 1904 ve 1905 yıllarında da Ruslarla savaşmıştır. Japonya her iki savaşı da kazanarak 1875’te Rusya’ya verdiği Sahalin Adalarını geri almış, Formosa ve Kore’yi ele geçirmiş ve Mançurya’da bâzı çıkarlar elde etmişti. 1920 yılında Japonya, Anglo-Japon Birleşmesi kararları gereğince Birinci Dünyâ Harbine girmişti. 1937’de Japonya-Çin Savaşı başladı. Birinci Dünyâ Harbinde Almanlara karşı savaşan Japonya, 1939’da Almanya ve İtalya ile askerî bir ittifak kurdu ve 7 Aralık 1941’de Hawai Adalarına baskın yaparak Amerikan donanmasını yok etti. Savaşın ilk yıllarında üstün görünen Japonlar, sonraki yıllarda ağır kayıplara uğradılar. Amerikan uçaklarının 6 Ağustos 1945’te Hiroshima ve 9 Ağustosta Nagasaki’ye attıkları atom bombaları İkinci Dünyâ Savaşının netîcesini belli etmişti. 14 Ağustos 1945’te kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul eden Japonya ile 2 Eylül 1945’te resmî teslim anlaşması imzâlandı. Yedi yıl sonra, 1951 yılı Eylül ayında Japonya 48 devletle San Francisko’da Barış Antlaşmasını imzâladı. 1952 yılı Nisan ayında yürürlüğe giren bu anlaşma ile Japonya tekrar istiklâlini kazandı. 1956 yılında ise Japonya 80. devlet olarak Birleşmiş milletlere tam üyeliğe kabul edilmiştir. Bağımsızlığını kazandıktan sonra büyük bir ekonomik gelişme ile bugünkü refah düzeyine ulaşmış ve teknik ve bilimde çok ileri gitmiş olan Japonya, hemen hemen bütün dünyâ pazarlarını ele geçirmiş bir devlettir. Liberaller İkinci Dünyâ Savaşından bu yana iktidardadır. 1926’da tahta geçen İmparator Hirohito, 7 Ocak 1989’da öldü. Yerine büyük oğlu Prens Akihito tahta geçti ve 1990 Kasım ayında taç giydi.
Fizikî Yapı
Japonya, Hokkoida, Honshu, Shikoku ve Kyushu isimli dört ana adadan ve sâhil çizgisi açığında yüzlerce küçük adadan ibârettir. Japonya topraklarının % 80’i dağlıktır. Ülkede hâlen 60 faal, 165 sönmüş yanardağ bulunmaktadır. Ülkenin en meşhur dağı 3776 m yüksekliğindeki Fuji’dir. Bu dağ zarif görünüşü ve muhteşem güzelliği ile dünyâca meşhurdur. Ülkenin dörtte biri yanardağ döküntü ve külleriyle kaplıdır. Başlıca yanardağ bölgeleri Hokkaido, Honşu’nun kuzey ve orta kesimleriyle Kiyusiyu’nun güneyidir. Japonya’da çok miktarda akarsu bulunur. Bu akarsular uzunluğu kısa ve süratli akışa sâhiptirler. Ayrıca bol miktarda krater gölleri vardır. En büyük gölü Biwa Gölüdür. Japonya’nın topografik görüntüsü, bâzan çok güzel, bâzan da çok korkunç manzaralarla doludur. Karlarla beslenen dağ gölleri, kayalık boğazlar ve gürültülü nehirler, sarp dağ zirveleri ve şahâne şelâleler turistleri cezbeden dünyâca meşhur yerlerdir.
 

19 Mayıs 2013 Pazar

HİNDİSTAN

Hindistan
Hindistan, ya da resmî adıyla Hindistan Cumhuriyeti , Güney Asya'da bulunan bir ülkedir. Dünyanın en büyük yedinci coğrafî alanı ve en büyük ikinci nüfusuna sahip olan ülkedir, ve dünyanın en büyük demokrasisidir. Güneyinde Hint Okyanusu, batısında Umman Denizi ve doğusunda Bengal Körfezi'nin bulunmalarıyla birlikte Hindistan'ın deniz kıyısı 7.517 kilometre uzunluktadır. Batısında Pakistan, kuzeydoğusunda Çin Halk Cumhuriyeti, Nepal ve Butan, ve doğusunda Bangladeş ve Myanmar ülkeleri ile sınır paylaşmaktadır. Ayrıca Sri Lanka, Maldivler ve Endonezya'ya çok yakındır.
İndus Vadisi Uygarlığı, tarihi ticaret yolları ve büyük imparatorlukların yer aldığı bölgesi olan Hint Yarımküresi, uzun tarihin çoğu boyunca ticarî ve kültürel zenginliği için biliniyordu. Dört tane önemli dünya dinleri olan Hinduizm, Budizm, Jainizm ve Sihizmin doğum yeri olmasıyla birlikte Zerdüştçülük, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam hepsi M.S. birinci milenyumda ülkeye gelerek bölgenin çeşitli kültürünü şekillendirdi.
Hindistan, 28 tane eyalet ve birlik bölgesinden oluşan ve parlamenter demokrasi olan bir cumhuriyettir. Borsa sayılarına göre dünyanın en büyük on ikinci ekonomisine ve dünyanın en büyük dördüncü satın alma gücü paritesine sahiptir. 1991'den beri uygulanan ekonomik inkılapları nedeniyle dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisidir; buna rağmen yoksulluk ve kötü beslenme oranları hâla çok yüksek, okuryazarlık ise çok düşüktür.